Algı yönetiminin Galatasaray versiyonu böyle bir şey işte!..
UEFA, Avrupa’yı yasaklamaktan daha beterini yapmış, Avrupa’da ezilmenin ön koşullarından kına yakıp kurbanlık koyuna çevirmiş Galatasaray’ı...
Kadroyu “sözde” 21’e “özde” 13’e indirmiş...
“Satmadan alamazsın” kuralıyla onu da takviye yapılamaz hale getirmiş...
Deli gömleği giydirilip ringe sürülen boksör gibi “buyur Avrupa; çık oyna bakalım” demiş...
Hurraaa!..
“Şahane savunma ve şeffaflıkla atlattık cezayı”!
İyi de... Süper Lig’de güç bela şampiyon olan takım, satacak, daralacak, küçülecek, zayıflayacak, ucuzlayacak ve Avrupa’ya çıkacak. O ne olacak?
Ölümü görüp, sıtmaya razı olmak başka... Sıtmadan yaşanacak yıkımı yok sayarak sevinmek başka.
Hele o hayran olunacak özgüven.
Galatasaray Başkanı hâlâ “men cezası gelirse sen bilirsin” diye efeleniyor UEFA’ya.
Gelmez...
Ama Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz masaya yumruğunu vurduğu, sert yaptığı için değil... “Bugün Galatasaray’a yarın bana” idrakindeki Fenerbahçe’nin, Beşiktaş’ın ve futbolumuzun tüm aktörlerinin tek vücut gibi haksızlığa karşı çıktıkları için, hiç değil...
Yettiği için!
Cezaysa; katmerlisi işte.
Gidersin Avrupa’ya dekor olur dönersin.
Sen aldığın üç beş Euro’ya sevinirsin, onlar senin ibret olmana.
“Avrupa yasak” deseler iki günde unutulur başına gelenler... Oysa prangalarla oynarken sahada serilip kalırsan, mali fair play kurallarına uymayan eski bir UEFA Şampiyonunun ne hale geldiğini çocuklarına anlatır herkes.
Terim istemese de “imparator” olmak zorunda!
Peki neler oluyor bu arada Galatasaray futbol takımında?
“Yeni Fatih Terim Devri” asıl şimdi başlıyor!
Eli kulağında!.. Galatasaray şu haliyle Avrupa’da direnir, bu sezona da kaldığı yerden başlarsa, Terim tekrar “imparatorluğunu” ilan eder.
Sonra “standart uygulama”!.. Sarı-kırmızılı camia yine karpuz gibi ikiye bölünür ve Hoca’yı sevenler ile ondan hazzetmeyenlerin kavgası, bırakın Galatasaray’ı futbolumuzun bir numaralı sorunu olur!
Çünkü UEFA’dan dayatılan mali kısıtlamaları, yapılamayan transferleri, elden çıkmak üzere olan pahalı ve iyi futbolcuları, kısaca yönetimin sorumluluk alanına giren her türlü eksiği “mecburen” Fatih Terim jokeri ile yamamaya çalışan bir yönetim ve üstüne vazife olmayan bu görevleri zevkle/şevkle sırtlamaya hazır bir Fatih Terim var ortada.
Baksanıza; yönetime listeyi verip arkasına yaslanacağına, gitmesi gerekenleri, kalması gerekenleri Terim ikna ediyor. Takım bas bas bağırıyor “transfer” diye, Hoca “gücümüz yettiği kadar” diye şerh koyuyor.
Biz bu filmi görmüştük.
Yükün altına girer Terim... Muhtemelen de başarır.
“Her şeye rağmen” başardıkça, her şeyin üzerinde takdir ve sevgi görür... İşin kötüsü buna inanır.
İşte orası kırılma noktasıdır.
“Kutsal” Terim, yönetimi geçin “Galatasaray’ın sahibi” pozisyonuna girerken, durumdan irkilen Galatasaraylılar önce mırıldanır, sonra hasetlerini/nefretlerini gizleyemeyecek hale gelir ve perde!..
Açık konuşalım, Terim’i pek de suçlayamazsınız bu süreçte.
“Egona sahip ol” diyemezsiniz.
Ona benzersiz işleri yaptıran sadece futbol bilgisi, tecrübesi, önsezileri değildir. Asıl ivmeyi sağlayan yüksek egosudur ki, öyle olmasaydı herhangi bir hocadan farkı kalmazdı.
Yani ego şart!
O zaman, başarılarının ve egosunun teknik direktörlük sınırlarında kalması için tek koşul, Fatih Hoca’nın ekstra işleri yapmaması.
O da imkansız şu şartlarda... Allah kolaylık versin Galatasaray’a.