Sıkı durun saygıdeğer Galatasaraylılar!.. Çünkü gerçekler acıdır ve “nafile seçim” diye bir gerçek vardır.
Her seçim “bayram”, her aday bolluğu “demokrasi” anlamına gelmez her zaman.
Ve her seçim ufuk açmaz. Sorun çözmez. Arındırmaz.
Muhtemelen Galatasaray’ın yeni yönetimini belirleyecek on gün sonraki seçim gibi.
Ortada can sıkacak, ruh karartacak olasılıklar var.
HHH
Galatasaray’ın 19 Haziran’da yapacağı seçim, macera peşinde olanların yarışıdır.
Adayların hiçbiri Galatasaray’ın sorunlarını çözebilecek nitelikte değildir. Motivasyonları koltuk kapma yarışıdır.
Aday enflasyonu bölünmüşlüğün belgesidir. Sonuç sadece kavganın derinleşmesi olacaktır.
Parçalanmışlık ve çıkar çatışması belgesi bu seçimin Galatasaray’a tek getirisi karanlık bir gelecektir.
HHH
Şaşırmayın!
Bunlar benim değil, Galatasaray’ın ağabeylerinden, akil adamlarından sayın Işın Çelebi’nin tespitleri.
Zaten Ters Köşe’yi bilen bilir!.. Böyle ağır ithamlar olmaz Ters Köşe’de.
Ben sadece alt alta yazdım.
Ortaya feci bir öngörü çıktı.
Açık konuşalım; sayın Işın Çelebi Galatasaray’ın yücelmesinden başka bir niyette olabilir mi? Şöhrete mi ihtiyacı var?
Seçimin röntgenini çeker, siyasetin kitabını yazar kendisi.
Alarm ziline kulübün üzerine titreyen sayın Işın Çelebi bastıysa orada durup düşünmek gerekmez mi?
HHH
Peki, en üst düzeyden bir Galatasaraylıyı bu kadar karamsar yapan ne?
Sebebini de açıkladı sayın Çelebi:
“Adaylar yüzde 15 oyla seçilecek. Karşısında yüzde 80 civarında bir oy olacak. Bu yapıda yönetimin sağlıklı olma şansını görmüyorum.”
Yani “sandığa gebe bir sandık” geliyor Galatasaraylıların önüne.
Bir Galatasaraylı olarak siz endişelenmiyorsanız mesele yok.
Devam edin.
Lakin suların durulması, kulübün huzura kavuşması için en az üç seçim gerekir gibi duruyor Galatasaray’a.
Fizik kuralları böyle… Yalpalama, ters tarafa yalpalama ile sürer, durulması zaman alır.
İkinci seçim bu seçimin hatalarını düzeltmek için pek yakında, üçüncüsü normalleşme seçimi olacaktır.
HHH
Nasıl bu hale geldi Galatasaray?
Çok basit!
Hukukta “usul esasa mukaddemdir” diye bir ilke var.
Yani, usul esastan önce gelir.
Sadece hukukta değil; bilimden insan ilişkilerine kadar her alanda… Usulüne uygun yapılmayan iş, işe yaramadığı gibi insanın başına iş açar.
Sayın Mustafa Cengiz, iyiydi/hoştu/başarılıydı ama “usul anarşistiydi”!
Başkanlığının son deminde, sıradan bir takım performansı eksikliğinde Fatih Terim’i arayıp “hocam bazı futbolcuların gönülden oynamadığını görüyorum, bizim yapabileceğimiz bir şey var mı” diyeceğine, kamuoyuna açık bir şekilde işe namus şereften girişince, Terim tarafından “düşman” ilan edildi ve şok dalgaları kulübün kimyasını bozdu.
Kuyuya atılan taş gibi… Futbolun “birleştireni” Terim, kulüp siyasetinin “bir böleni” oldu çıktı.
Hocadan yana olmanın seçilme şansını arttırdığını düşünenler, Galatasaray Başkanlığı’na giden yolda her şeyi mübah gördüler önce. Sonra, “her aksiyonun bir reaksiyonu vardır” kuralı gereği “hocaya karşı olanlar” hırs ve hevese kapıldı.
Başkanlığın perspektifi daraldı. Aday çoğaldı.
Aday enflasyonu yüzünden Galatasaray Başkanlığı 300-400 oy farkla kazanılacak hale geldi.
Neyi düzeltir ki, o kadar zayıf bir yönetim? “İktidar” olup “muktedir” olamayacağı kesin.
Sayın Işın Çelebi’nin karamsarlığı, benim Galatasaray’a en az üç seçim lazım demem o yüzden işte.
Haksız mıyız saygıdeğer Galatasaraylılar?