Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe’nin, Shakhtar’a farklı yenilerek elenmesini “sahadan atılan Pereira’ya bağlamak” gece yarısı gazeteyi baskıya yetiştirmek için ilk bahaneye sarılmak gibi geldi bana...
Eğrisi doğrusuna denk gelip goller kale değiştirse, “kendini attırarak takımı ateşlemek büyük hocaların sıra dışı planları arasındadır” mealinde ahkamlar kesiliyordu şimdi.
Fenerbahçe’nin oyun yapısından elenme yorumlarına kadar, mesele herkesin bildiği gibi gelip “zaman” kavramında düğümlendi aslında.
Pereira’nın da dediği gibi Fenerbahçe henüz “bebek”, hatta “ana karnında”.
Futbolda takımın “takımlaşmamış” olması, beklenen sonuçlara ulaşmanın somut engelleri arasında önemli bir maddedir.
Lakin Pereira’nın oynatmak istediği futbolda, her şeydir...
Eksikse, emekleyen bebekten, hatta ana karnındaki fetüsten farkı kalmaz yıldızlar topluluğunun.

Haberin Devamı

Çünkü, 4-1-4-1 gibi gözüken, ama pratikte beş önde-beş arkada, hatta ileri çıkan iki kanat savunmayla çılgın gibi gol aramaya, baskı kurmaya niyetli, bu arada gol yemeyi pek dert etmeyen Pereira modeli var ortada.
Yani, ak veya kara sistemi... Ya rakibi silen ya da kendisi silinen.
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz.
Daha doğrusu Fenerbahçe’yi teknik direktör gözüyle izliyorsanız, bilinen doğruları zorlaması, kuralları hiçe sayması sizi rahatsız eder. Tedirgin olursunuz.
Taraftarsanız, fikrini sahaya taşıyabilen bir Fenerbahçe yenilse bile doymuş olarak kalkarsınız futbol masasından.

Hız ve özgürlük kavramlarının altını çizen böyle “fütürist” modelin iki ihtiyacı vardır; birincisi yetenekli futbolcular ki, Fenerbahçe onları tedarik etti- ikincisi ise o yetenekli futbolcuları birbirlerinin yerini, istediğini, ayağını, kafasını ezberlemesi...
Fenerbahçe-Shakhtar 3. ön eleme turu iki ay sonra oynansaydı, tek geçerdim Fenerbahçe’yi.
Neden?..
Ya Pereira “sistemler üstü” sistemini oturtmuş olurdu, Shakhtar kolay rakip gelirdi.
Ya da iki ay süre bile Pereira’nın zihnindekileri uygulamasına yetmezdi, Pereira gitmiş yeni hoca ile klasikleşmiş, farklı bir motivasyon içindeki Fenerbahçe çıkardı sahaya!..

Haberin Devamı

Gelelim kişisel hesaplaşmaya!
“Fenerbahçe ile Shakhtar arasındaki ilk maçtan değil ikinci maçtan umutlu olun, çünkü arada geçecek bir hafta bile zaman handikapına ilaç olabilir” demiştim; olmadı...
Ama Fenerbahçe özelinde iki maç arasında olumlu bir gelişme vardı.
Tespit ile niyet arasındaki ince çizgiyi geçtiğim yer ise “futbolda rakipler arasındaki açık kapatılana kadar istediğiniz kadar düzelme yolunda olun, karşınızdaki çoktan düzelmiş olduğundan skor tabelası acı gerçeğin altını çizer” kuralıydı.
Yani, pratik açıdan benim zamanı eğip bükmem bir işe yaramadı ve hipotezim çöktü.
Sadece, ikinci maçta daha iyi oynadı diye avunabilirim!

Sırası gelmişken... Hepimizin içine dert olan şu “zaman” konusunda benim çözemediğim bir şey var. Daha geçen sezon bittiğinde, hatta bitmeden Fenerbahçe’nin “baştan yaratılacağı” belli değil miydi?..
Neden zamanı kısaltmak için ellerini (daha) çabuk tutmadı Fenerbahçe’yi yönetenler?
Kulüpler, “gerçek, helal ve sürdürülebilir kaynaklara” stadın isim hakkını falan satarak değil, en büyük organizasyonlardan en büyük payları almaya çalışarak ulaşırlar değil mi?