“Bir ölür bin doğarız” sözünün özüydü dün Galatasaray-Gaziantepspor maçında çakı gibi vazife yapan ve milli yasa milli gurur çerçevesi takan Türk Polisi...
Sanki hiç eksilmemişlerdi.
Hiçbir şey olmamış gibi göreve devam ediyorlardı.
Zaten onlar dürüst olalım; geçimsizliğimiz yüzünden- futbolun vazgeçilmez unsurlarından biriydi.
Teknik direktörsüz maç olurdu ama polissiz olmazdı.
Üstelik futbolun içindeki herkes keyif/hüzün/para/şöhret stattan payına ne düşerse alıp dönerken, onlar ilk gelir son gider, dikilmekten ayakları şişer, modern statların lüksünden lezzetinden bihaber, birer kuru tayına talim eder, golü bile göremeden geri dönerlerdi.
Maç anıları, psikopat saldırıları, kırık şişeler, uçuşan koltukların bedenlerinde bıraktığı çürükler olurdu çoğu kez...
Kimseye de yaranamazlardı.
Vefa, cefa ve ölmekten söz etmek için mutlaka bir takımı tutmak gerekmiyor demek ki...
Dolmabahçe’de bayrağı arkadaşlarına devreden canlarımıza gelince... Onlar vatanın, devletin, emniyetin, kentin, mahallenin veya hısım akrabanın şehitleri olamazdı sadece...
Belki en başta futbolun şehitleriydiler.
Neden mi?.. Huzur ve düzen sağlamaları yetmez gibi, o gece yaşamdan kopuşları ile futbolun hayatta kalması, dehşetin futbol seyircisinden uzaklaşması bire bir ilişkilidir çünkü.
İstanbul’un göz bebeği kadim statta ölümcül görevlerini yerine getirip hainlere “paratoner” olmuş ve eli kanlı katilleri halkın üzerinden çekip kendilerini hedef yaparak cesaretini ortaya koymuştur bu kahramanlar.
Futbolun da başı sağ olsun.
Dün Arena’da en büyük ödüllerini aldı polislerimiz:
Görevdekilere alkış, çiçek, sevgi seli!.. Kaybettiklerimize gözyaşı.
Hele Selçuk’un genç polisi tribüne getirip kucaklaması...
Yasin’in golden sonra çevik kuvvete koşup sarılması...
Ama yetmez...
Nasıl ki, “öncesine/ sonrasına- alttakine/ üsttekine” çözülmez düğümlerle bağlanıp ardı görünecek kadar şeffaf ama adam geçmeyecek kadar sağlamsa futbolun kalesindeki ağlar, bugün ağlayanlar da düğümleri bir daha sıkmalılar. Sevgi lazım bize dostlar...
Ve sevgide devamlılık. Dayanışma, kenetlenme, birlik, beraberlik, istemesen de kendiliğinden gelir bu milleti oluşturan iyi insanlar arasında.
Futbol şehitleri mi?.. Onlar artık büyük futbol ailesi sorumluluğunda.
Bir de maç vardı bu arada...
Galatasaray ve Gaziantep koşullara uygun yaslı ve düşük voltajlı futbolla başladılar maça...
Antep’in hatası Galatasaray sahasına 13 maç sonra deplasman galibiyeti aramak için gelmesiydi belki. İkisi de açık oynayınca eli kuvvetli olanın kazanması dışında seçenek kalmamıştı.
Soru şu; Galatasaray Antep’ten ne kadar üstündü?
İlk yarı hiç!.. İkinci devre Sneijder’in itmesiyle çok! Tabi devreyi 1-0 kapatmış Antep’in 70. dakikadaki Elyasa golüne kadar oyundan düşmesinin, tam düzelirken on kişi kalmasının da etkisi var bunda.
Yine de Antep kalecisi Gökhan kaldı geriye. Taktik işine gelince... Riekerink’ten ümit yok; o “hamle” diye sağ bek çıkarıp sağ bek, santrafor çıkarıp santrafor alabiliyor ancak.
Maçı alırsa Yasin gibi üstün performans gösteren futbolcular alıyor o kadar.