Yorgunluk falan bahane... Evrende zaman da bir boyuttur, hatta her şeyin yerli yerine oturmasını sağlayan odur!
Şimdilik “beklemede” Fenerbahçe...
Osmanlıspor maçı, adeta Fenerbahçe’nin sezon başından bu yana yaşadıklarının 90 dakikaya sıkıştırılmış macera özetiydi.
“Durum raporu” gibi!
Kötü başladı... Düzelmeye çalıştı... Bir türlü mutlu sona ulaşamadı!
Hem maçta, hem ligde!
Peki ya gelecek?..
Onu kimse bilemeyecek... Farklı boyut.
Maçın ilk yarısı Fenerbahçe kalesinde kornerlerle başladı, kornerlerle bitti... Arada 20 dakika Fenerbahçe’nin oyuna ağırlığını koyup korner kazandığı dakikalar da var tabi!
Daha kronometre dördüncü dakikayı gösterirken Osmanlıspor üçüncü kornerini kullanıyor, Numan’ın vuruşu kale direğinden dönüyordu.
Üst üste duran top tehlikesi ve rakibin önde baskısı “Feyenoord yorgunu” varsayılan Fenerbahçe’de öylesine şok yarattı ki, 8. dakikada savunmadan çıkarken dönen topla penaltı geldi.
Aslında Volkan penaltı için koşulları hazırladı, Regattin de fırsatı kaçırmayıp Fenerbahçe kalecisinin ayağına takıldı. Sakın “suçum yok” demesin Volkan.
Maçın çok hareketli olması, seyredenler açısından adeta tenis karşılaşmasına dönmesi her iki takımın da orta sahayı çabuk geçen, uzun toplarla dikine oynayan takımlar olmasıydı.
İki takım da atlet futbolculara sahipti. İkisinin de kontratak adamları vardı.
Ama Osmanlıspor daha sertti... Daha kompakttı ilk yarıda.
Avrupa yenilgisini unutmuşlar, yorgunluğu üzerlerinden atmışlar her zamanki gibi özgüvenle oynuyorlardı.
Fenerbahçe kötü müydü? Hayır... Kolay rakipler hariç, her zamanki gibi!
Belki iki kanat bekini sakatlık nedeniyle değiştirmek zorunda kaldığından, belki aynı nedenle istim üzerindeki Lens’i oynatamadığından biraz bocalıyordu. Lens’in yerindeki Sow takımın on kişi oynamasına sebep oluyordu. Sonuçta sağ tarafı değişmiş sadece soldaki Volkan üzerinden rakip kaleye yaklaşmaya çalışan bir Fenerbahçe vardı ortada. Ve “Mehmetcik” Topal. Ona bakıp utansın kendini yorgun sayanlar!
Birbirine yakın iki takımdan Osmanlıspor daha gayretli ve hızlıydı bir yandan. Yine de fark da açılabilirdi, berabere de bitebilirdi ilk 45 dakika.
İkinci yarı aynı koşullarla başladı. Fark da olabilirdi, beraberlik de...
Ama Advocaat ciddi değişiklikler yapmıştı.
Volkan’ın yerine Van Persie ve 4-4-2 dizilişi...
“İlaç” hemen etkisini gösterdi!.. Volkan’ın takipçiliği, ısrarcılığı ile kazanılan top yine Volkan tarafından sıfırdan ortalanınca “dedikoduların adamı” Van Persie klasını gösterdi.
Artık golle dönmüş bir Van Persie var Fenerbahçe’de ve biraz daha düzelirse muhtemelen kartların yeniden karılması gerekecek. Çünkü kimyası değil fiziği kötü Van Persie’nin. Hala da kötü... 69. dakikada önüne almak istediği topa bir ıskası var ki, maçı yeniden seyrettiğinde kendisi bile inanamayacak.
Advocaat’ın ikinci hamlesi Feyenoord yorgunu ve Ankara’nın durgunu Sow’u çıkarıp Alper’i oyuna sokmasıydı. Mustafa Reşit Akçay buna karşılık takımı savunmadan ileriye taşıyan en önemli adam Koray’ı çıkarıp Aykut’u oyuna sokarak savunmayı düzenlemek zorunda kaldı. Yani gol yiyeceğini sandı Akçay, Fenerbahçe’nin tabularını bilmezmiş gibi!
İlk golü yedikten sonra asla galibiyete ulaşamamak gibi acı bir istatistiğe sahip Fenerbahçe’nin dirençli Osmanlıspor karşısında bu kötü alışkanlığından kurtulacağını beklemek saflık olurdu. Belki ilerde başarır... Dedik ya; zaman en önemli boyuttur.