Futbolun zirvesinde büyük bir kapışma var(dı)!..
Ve keşke “kapışma” olarak kalsaydı...
Hani hepimizin aşina olduğu, hemen her sezon yinelenen, kimi zaman gerilimli, çoklukla heyecanlı, bazen nahif bazen sert ama pek de can yakmayan futbol içi renkli polemiklerden biri olup, ötesine taşmasaydı.
Çoktan geçti o sınırı, soğuk savaş düzeyine ulaştı, “hayat memat meselesi” olmasına az kaldı.
Kahramanları Fenerbahçe ile TFF değil, Sayın Ali Koç ile Sayın Nihat Özdemir.
TFF Başkanı Nihat Özdemir, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un lastiği patlasın diye yola eğri çiviler atmıyor, ufak tefek eleştirilerle Fenerbahçe’nin kötü yönetildiğini ima etmiyor artık...
Ali Koç klasik TFF yakınmalarıyla yetinmiyor, 3 Temmuz dil sürçmesi yüzünden Nihat Özdemir’i Fenerbahçe üyeliğinden istifaya zorladığı günleri bile geride bırakıyor şimdi.
Maddi-manevi servetler dahil, rakibi yıkıma uğratma veya pes ettirip kaçırma çabasında her ikisi de.
Kartlar açık.
Ali Koç’a göre, “TFF Başkanı Nihat Özdemir kendisini Fenerbahçe borçları altına kefalet imzası atmak için zorluyor ve “nasıl, kime, ne zaman” uygulanacağı belli olmayan yaptırımlarla servetinden koca bir parça koparmak planları yapıyor”.
“Ya da bırak git” diyor.
Nihat Özdemir de maddi servetine dokunma şansı olmayan Ali Koç’un, bir ömür verdiği manevi serveti “itibarını” Fenerbahçe taraftarı özelinde sıfırlamak için büyük gayret gösterdiğinden emin.
Son Kulüpler Birliği toplantısıyla anlaşıldı ki, Fenerbahçe Başkanı farklı cepheler açarak mücadelesinde gücünü bölmek istemiyor, hatta TFF dışında eskiden açılmış cepheleri kapatmaya çalışıyor.
Trabzonspor Başkanı Sayın Ahmet Ağaoğlu ile yan yana röportaj vermesi o yüzden...
Aslında karşılıklı bir dostluk gösterisi var ortada... Tam da Fenerbahçe’nin tüm kulüplerin desteğine ihtiyacı olduğu anda Ağaoğlu kendi ağzından yazılan yalan haberi pekala görmezden gelebilirdi. “Paranız yoksa Novak’ı nasıl aldınız?” demedim ama “gerçekten sormak lazım Fenerbahçe Başkanı’na” gibi bir ima ile gerginliği tırmandırabilirdi. Belli ki, Ali Koç kızıp tavır koymak yerine çok nazik bir şekilde yaklaşmış ona.
Alın size Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki buzların erime belirtisi.
Sonra Galatasaray cephesi... Toplantı arifesi Mert Hakan üzerinden Fenerbahçe’ye ve başkanı Ali Koç’a salvolar gönderen Galatasaray Başkanı Sayın Mustafa Cengiz’e Sayın Koç ne yanıt verse beğenirsiniz?
“Başkanım sen sağlığına kavuş ben şampiyon olmuş kadar sevinirim”.
Ardından gelen “rakip eleştirilerine mecburi yanıtları” geçin... Bu empatik cümledir yaklaşımın merkezi.
Sokak jargonunda “damardan girmek” denir buna... Futbol aleminde ise karşılığı “saygı, sevgi ve kusura bakma”... Ve kapanmasa da ateşkes ilan edilen bir cephe daha...
Beşiktaş ile zaten arası iyi Fenerbahçe’nin; diğer kulüplerin pek çoğuyla da derdi ortak. Geriye sadece TFF ve başkanı Özdemir kalmadı mı Fenerbahçe karşısında?
Tam da TFF limit artışları için “21 kulüpten ıslak imza isterken”.
Yahu tüm kulüpler her zaman aynı fikirde olsaydı, federasyona ne gerek vardı?
Evet, oyun başladıktan sonra kural değişmez... Lakin kural mı kaldı ortada. Kovid-19 emrediyor hepimiz uyuyoruz. Sahadaki kurallar bile esnedi, beş oyuncu değiştirebilirsiniz dediler pandemi arasından sonra.
O zaman?..
Başta Fenerbahçe bazı kulüpleri rötuşlama, tanzim etme niyeti gibi bir algı doğacak kavga uzadıkça.
Hiç sırası değil yani!
Bitti, Fenerbahçe kazandı demeyin hemen!
Nihat Bey’in kozu kuvvetli... Kapı gibi kurallar, tüzükler var elinde. Gördünüz, Fenerbahçe’nin limit artış talebi tahkimden döndü, gemiler yakıldı.
İşte işin vahim noktası burası!
İkisi de güçlü kavga edenlerin. Ve ne yazık ki, ikisi de Fenerbahçeli.
Mücadele ne kadar sürer, kim kazanır belli değil.
Lakin kaybeden Fenerbahçe; orası kesin.