Medyadaki hesap stada uymadı ve Erol Bulut ilk on bire Mesut- Pelkas ikilisini yazmadı. Daha doğrusu yazamadığını sandık…
Aslında sezon başından beri “önde ve baskılı” oynama vaat eden Fenerbahçe için ceza sahası dışından gol projeleri çizen Mesut’a en çok gereken Valencia ile Thiam’ın yanı sıra rakip kale önündeki Fenerbahçeli sayısını arttıracak Pelkas’tı.
Çünkü geçen hafta görüldüğü gibi baskılı oynadığı süreçlerde bile pozisyon zenginliği yaşayamıyordu Fenerbahçe.
Ancak, önde ve baskılı oynamanın şartlarından biri de forvetin fizik gücüydü ve belli ki Rize maçından beri takımdan uzak kalan Pelkas doksan dakikaya hazır değildi (her halde).
İyi de 56. dakikada neden Thiam’ın yerine “kurtarıcı” olarak girdi o zaman? Mesut Özil’in bile açık açık birlikte oynamak isteğini dile getirdiği Pelkas sahada olacak durumdaysa hamle oyuncusu diye saklanacak adam mı? Hem de önde ve baskılı oynamak istiyorsan!
Neresi doğru ki!.. Fenerbahçe’de en büyük gol şansı frikikleri bile kimin atacağı belli değil, Real Madrid’de duran topun başına geçen Mesut Özil bu takımda bir vuruyor sonra bir başkası deniyor.Neresi doğru ki!.. Fenerbahçe’de en büyük gol şansı frikikleri bile kimin atacağı belli değil, Real Madrid’de duran topun başına geçen Mesut Özil bu takımda bir vuruyor sonra bir başkası deniyor.Neyse… Maça sürprizsiz başladı Fenerbahçe.Sürpriz maçta oldu… Sanki rakip yokmuş gibi ailecek hücum denedi ama sonuç alamadı ev sahibi. Çünkü yavaştı. Atınç’ın duvar olduğu boşluksuz Göztepe savunmasını geçemedi ve daha dokuzuncu dakikada arkaya atılan bir topla golü yedi.
“Savunma arkasına uzun oynamak” bile değildi Göztepe’nin gole dönen topu. Çünkü savunma yoktu! Fenerbahçe rakip yokmuş gibi oynuyordu. Gustavo’suz orta sahayı ileri iten, stoperleri önde oynamaya çalışan, vaat edilen ofansif futbol sözünü yerine getirmeye uğraşan Fenerbahçe’nin arkası bomboştu.
İlk devre boyunca Fenerbahçe’nin “gözü kara” önde ve baskılı oynama sevdası sürdü… Ama temposuz ve düşük paslı futbolla istediğini yapamadı. Sangare’den beklediği kanat beki katkısını alamadı. Caner katkı yapsa da savunmadaki zaafların ve rakip kanat Halil’in yıldızlaşmasının bir nedeni de oydu.
Fenerbahçe bulduğu kadar pozisyon verdi tabi arkaya atılan toplarla. Çünkü Sosa etkisizdi ve tüm orta saha yükü Ozan’ın omuzlarındaydı. Ofansif plana göre ondan beklenen de forvete katkıydı.
Pelkas ve Gustavo olmadan varmış gibi oynamak Fenerbahçe’nin devreyi mağlup kapatmasına sebep oldu.
Maçın ikinci yarısı aynı şekilde başlayınca Erol Bulut Thiam ile Sangare’yi çıkarıp Pelkas ve Gökhan’ı oyuna kattı. Yani önde ve baskılı oynamak için gerekenleri…
Lakin yine geç kalmıştı.
Ardından, mağlup durumdaki Fenerbahçe’de hafif hafif panik başlarken Valencia ile Osayi yerine Sinan ve Samatta girdi.
Oyuna değil adama müdahaleydi Erol Bulut’unki.
Son üç dakikada ise Caner-Cisse değişikliği ve bir karambol golünden beraberlik isteğiydi…
Acıklıydı yani!
Trabzonspor maçı arifesinde apaçık bir “şoktur” bu skor. Fenerbahçe’de alarmlar çalıyor… Aynı futbol, benzer tercihlerle Trabzon’da hezimet bekler Fenerbahçe’yi.