İnsanlar saat gibi tıkır tıkır çalışan sağlam organlarının farkına varmaz; hissetmez bile...
Ancak ağrı sızı olacak, tekleyecek ki, hatırlasınlar.
Bir kere farkına varmasınlar; bu sefer de insanın gözünde o organdan başka bir şey kalmaz yeryüzünde.
Hayatta en önemli şey azı dişidir artık... Veya mide.
Ekonomi de öyle...
Dolar coşup zamlar taşınca para hesabından başka bir şey yapamaz olduk. Futbolu bile para üzerinden konuşur yazar olduk.
Biz spor yazarları, Fenerbahçe’ye kurulan kumpas sırasında hukukçu olmuştuk... Şimdi sırada ekonomistlik var!
Ben abarttım ve yatırım danışmanlığına da el attım!
Ne var... Ekonomistler spor yazmıyor mu?
Evet sayın okurlar...
Döviz yüksek, yatırım malları, borsa kelepir durumda.
Varsa birikmişiniz ve kalbiniz santradaysa, gidip kulüp hisselerine yatırmalısınız paranızı.
Kısa vadede iyi kâr isteyenler Fenerbahçe’ye...
Çocukları için yatırım yapmak isteyenler Trabzonspor’a...
Neden mi?
Açık söylüyorum; ikinci yarı Fenerbahçe hisseleri katlanmazsa bir daha ekonomi yazmam ben!
Fenerbahçe şampiyon falan olacağından değil. Ama tarihinin en berbat ilk yarısında tabela kapatmadıysa, ikinci yarı ne yapsa daha iyi olacak, Fenerbahçe’nin hisseleri roket gibi yükselecektir.
Sonrasını bilemem.
Uzun vade yatırımı olarak Trabzonspor hisselerine gelince...
TFF’nin Mali Denetim Projesiyle kulüplerin denetimi artık yerinde ve anlık yapılacaksa, hepsi kemer sıkacak demektir.
Futbolda nasıl kemer sıkılır?
Altyapıdan futbolcular oynatarak.
Geçtik pilot takımı, Trabzonspor’a çalışan amatörleri, okul futbolunu falan... Süper ligimizde Trabzonspor kadar verimli ve yoğun futbolcu kaynağına sahip bir başka takım var mı?
Öyle bir arzu ve odaklanma mevcut ki, şehir merkezinden köylerine kadar, bu sistemi atıl duruma getirmeyi Trabzonspor bile başaramadı yakın geçmişte.
Her genç, yeteneği sınırlıysa bile birikim/bilgi ve ilgi bağlamında potansiyel futbol yıldızıdır Trabzon’da... İklim öyle.
Demek ki, futbol kulüplerine acı ve gözyaşı vaat eden 2020’li yıllar yeni projeye fıtratından sahip Trabzonspor’a fena halde gülümsemekte.
Trabzonspor o ünlü “kendi kendini baltalamak genini” uykuda tuttuğu ve Ahmet Ağaoğlu’nu küstürecek işlere dalmadığı sürece, gelecek Bordo-Mavi olacaktır bence.
Hep “yabancılar” mı nemalanacak?.. Alın Fenerbahçe ve Trabzonspor hisselerini, biraz da siz kazanın futboldan!
İflasta adalet!
Pek çok ülkenin nüfusundan fazla taraftara sahip kadim kulüplerimizi yöneten kerli ferli işadamlarımız “harçlığını denkleştiremeyen ergenler gibi” UEFA’dan zılgıt yemeye her gittiğinde, onların yerine utanan ve “hiç olmazsa aynı denetimi kendimiz yapalım” diye sayfalar döşenen biri olarak TFF’nin Mali Denetim Projesine sevinmekten başka ne yapabilirim ki?..
Elaleme daha az mahcup oluruz belki.
Aslında değişen bir şey olmayacak kulüplerimiz açısından.
Yine “parası kadar harcamayı beceremeyen durumundalar” ama zılgıtı pederden değil, ağabeyden yiyecekler.
Çünkü onları “o güzel rekabet” mahvetti...
Aslında futbolun canı/kanı olan rekabetin ayarı kaçıp oranı bozulursa, bedeni ölüme mahkum eder hale geliyor o kutsal yaşam sıvısı.
Lösemi gibi.
“Olanaklarına göre en iyisini yapmakla” sürdüğünde manası ve önemi olan rekabeti, lehinize çevirmek için denklemiyle oynayıp “olanaklar” bilinmezini değiştirmeye kalkarsanız, teori bile kalmaz elinizde. Pratikte de bitersiniz, bilançoda da.
Üzüntü veren diğer nokta; kulüplerimizin bunu ülkenin sırtına iki haneli milyarlar yükledikten sonra kavramaları. O da kesin değil ya... Belki de başka çareleri kalmadığı için kavramış gibi yapıyorlar!
Kahreden ise ne kendilerine ne de rakiplerine güvenmeleri. Doğru yolu gösterecek, yoldan çıkanı cezalandıracak bir otoriteye ihtiyaç duymaları.
Soruyorsunuz şimdi; her kulüp yönetimi çok memnun projeden.
İki sene önce Federasyon çıkıp “aynı denetimi kendimiz yapalım” deseydi, aynı kulüpler anında omuz omuza verir Federasyon’u değiştirirdi.
Ne oldu da fikirleri değişti?
İki sebep var kulüplerimizi ikna eden...
Birincisi elle gelen düğün bayram... Bana kısıtlama olacaksa rakibime de olacak “adaleti”.
Yani, ihyada değil, iflasta adaleti tercih ettiler.
İkincisi, eski hovardalıklarının ceremesini soğan fiyatlarıyla doğalgaz faturaları arasında paralize olmuş vatandaşın sırtına yüklemek uyanıklığı.
Onları severiz...
Hepsi canımız ciğerimiz.
Ama o kadar uzun boylu değil.
TFF projesi detaylandıkça, belli oluyor ki, öyle borç silmek falan yok. Çalışıp, küçülüp, sadeleşip ödeyecekler borçlarını. O süreçte kepenk indirmek zorunda kalmasınlar diye destek olunacak.
Zaten öyle olmalı...
Kimse başkasının sokağa attığı parayı yerine koyacak kadar saf olmayı kabul etmez; bu bir.
İkincisi ve daha önemlisi, kimse dev gibi kulüplerimizin harçlığını denkleştiremeyen ergenler gibi yeni harçlık uğruna azarlanmayı içine sindirecek tıynette olduğunu kabul etmez...
Aksi halde sevilecek yeri mi kalır kulüplerin?
Ben böyle algılıyorum yeni projeyi. Zaten, “futbolun borcu milletin parasıyla ödenecek algısı” yaratılırsa kadim kulüplerimiz “sevimsiz” hale gelebilir.
Para telafi edilebilir ama itibar asla.