Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Org. İlker Başbuğ, “Suçlamalara Karşı Gerçekler” kitabında nasıl özetliyor Genelkurmay Başkanlığından “terör zanlısı” olmaya varan kıyıcı/kahredici süreci?
“Yargı aldığı kararlarla sınıfta kaldı.
Siyaset, sadece konuşarak ve seyrederek sınıfta kaldı.
Medya, gerçeklere dokunmaktan çekinerek sınıfta kaldı.
Türk Silahlı Kuvvetleri, muvazzafı ve emeklisi ile silah arkadaşlarına vefasızlık göstererek sınıfta kaldı”.
Haklı...
Hem de sonuna kadar.
***
Gerçekten Türkiye’nin yakın geçmişte yaşadığı hukuk fırtınasında çakan çok!
Bütünleme, okuldan uzaklaştırma, dönem kaybı, tasdikname ise mebzul miktarda...
Ama “iftiharla geçen” de var!
Mesela Fenerbahçe taraftarı ve Genel Kurul’u.
On numara.
***
Yanlış anlaşılmasın...
Körü körüne tarafgirlik Fenerbahçe taraftarınınki.
Elbette paralelsiz/teğetsiz bir yargılama yapıldığında Fenerbahçe’yi yönetenlerin şike teşebbüsü veya teşvik gibi spor suçları ortaya çıkabilir.
Lakin, 3 Temmuz olayında “farklı” bir polis gayreti, hukuk motivasyonu ve medya linçi olduğu için “hoop” demiştir Fenerbahçeli.
Ve sınıfı geçmiştir.
***
Neydi 3 Temmuz’un farkı?
Hani bugün “yurtdışına kaç kere çıktığı” medyaya servis edilen sayın savcı Zekeriya Öz “Özel bilgilerim nasıl ortaya serilir” diye yakınıyor ya...
Şike Davası’nda özel-tüzel kalmamıştı. Kurunun yanında yaş da yanmıştı.
Kaçma ihtimali “sıfır” olan saygın vatandaşlar hapse tıkılmış, bir kısım medya “daha daha” diye bağırıyor, geri kalanlar tırsıp susuyordu.
Kodestekileri diğer izah şekli “delilleri karartma ihtimali” idi ama sonra belli oldu ki, başka delil yok, olan delillerin bile bir bölümü “kanaat” kıvamında!
Bakınız; milyonların sığmayacağı çanta.
***
Benzer durumdaki sayın Başbuğ ve silah arkadaşları açısından yargı ile birlikte siyaset, medya ve görev yaptıkları kurum sınıfta kalırken Fenerbahçe taraftarı “hissettiği haksızlığı” sokakta haykırmaktan çekinmedi.
Gaz yedi. Tartaklandı. Mahkemelerin kapısından ayrılmadı.
Bölmeye çalıştılar, tutmadı.
Hepsi Aziz Yıldırım ve yönetiminin “aşığı” mıydı yoksa?..
Hayır.
Sadece haksızlık vardı ortada.
Bir de haksızlığa karşı çıkma cesareti.
***
Tarih yazmış mıdır acaba; bir spor kulübünde, hapisteki başkanın “Darbe Anayasası yüzdesiyle” tekrar seçilmesini?
Hapisten çıkınca, çok kuvvetli rakibi karşısında bir daha...
Neden?..
Herkes istediği sebebi ön plana çıkarabilir ama bence “haksızlığa karşı isyan”.
Yapan Fenerbahçe Genel Kurulu.
***
İşte Fenerbahçeliler’in yazdığı böyle bir destan.
Hiç kolay değildir biliniz.
Siyasi koşullar değişmese, hadi daha açık yazalım Cemaat ile Hükümet ilişkisi dostluktan kavgaya dönmese, belki de onyıllar boyu “saçmalık yapmakla, hukuk tanımazlıkla, suçluyu korumakla” suçlanacaktı koskoca Fenerbahçe ve milyonlar.
Oysa, itirazı yargıya değil “önyargıya”, isyanı kanunlara değil eğip bükenlere, tepkisi mahkemelere değil yargı ile medyanın ortak çalışmasınaydı Fenerbahçe sevenlerin.
***
Şimdi... Büyük bir olasılıkla yeniden yargılanma yolu gözüküyor Fenerbahçe’nin “sanıklarına”!
Aklanırlarsa... Fenerbahçe taraftarına yaşam boyu minnettar kalsınlar.
Yine yanlış anlaşılmasın; baskı yaptıkları için değil... Hukuk istedikleri için.
Aklanamazlarsa...
En ufak bir suçlama kanıtlanırsa...
Kusura bakmasınlar...
“Herkesin yaptığı zamanda bizi yakaladılar” savunması yetmez. Şapkalarını alıp gidecekler ve yine ömür boyu minnettar kalmaları lazım Fenerbahçe taraftarına, gerçek belli olmadan asla vefasızlık göstermedikleri için.
Bu zamanda az bulunuyor böyle cibilliyet.