Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Futbol ekonomisi yıllardır “daralın, küçülün, öz kaynaklarınıza dönün” diye bas bas bağırsa da “batmak için” elinden geleni esirgemeyen ve şehvetle borçlanan kulüplerimize fren yaptırabilen tek otorite UEFA oldu.
Nasıl mı?..
UEFA kulüplerimizi batış noktasına taşıyan “rekabet motivasyonunu” kullandı ve önlerine, mali yapısını düzeltmeyeni “daha hızlı batıracak” yaptırımlar koydu.
O zaman ortada rekabet falan da kalmayacaktı ki!

İnanılmaz ama doğru...
Yasaklar ve kurallarla “intiharın men edilmesi” gibi bir şeydi önceki durum. Dama çıkıp ölmek isteyen adamı hangi yasak, hangi kural engellerdi?
Hele intihara sürükleyen sebep rekabet gibi “ezeli ve ebedi” ise!..
UEFA, “iyi o zaman atla aşağı” dedi, şok kendine getirdi kulüplerimizi.
İflas, “onlara rağmen” önlendi yani.
“Hadi geçmiş olsun” diyebilsek keşke!
Her aksiyonun bir reaksiyonu olduğu gibi, damdaki esas mesele kadar vahim olmasa da yaşananların bir takım sonuçları var ve olacaktır.
Bu transfer sezonunda iliklerimize kadar hissetmeye başladık nitekim. Avrupa maçları ve lig başlasın, korkarım asıl travma orada.

Haberin Devamı

İlginç bir yaz oluyor... Belki de ilk defa ihracata dönük “ters yönlü” transfer sezonu yaşıyoruz.
İlk defa ve asıl önemlisi “topluca”...
“Püf noktası” burası... Hiçbir kulüp yok kapsama alanı dışında.
Artmıyor eksiliyor kulüpler. Almıyor satıyor. Gelen varsa, mutlaka gidenden mütevazı oluyor. Babayiğit kalmadı. Hacıağa hiç yok. Bırakın gereksiz transferi, gereken bile alınamıyor.
Ve daha ilginci, teknik direktörler kabullenmiş görünüyor.

Şenol Güneş, sabır taşı sanki... Süpermarket gibi çalışan yönetime “bari Babel’i satmayın” şerhi koyuyor ancak. O da kısık bir sesle.
Fatih Terim, maddi kısıtlamaları ortaya koyan bir “durum tespiti” yapıyor ki, olası başarısızlıkların nedeni bu günden bilinsin.
İyi de, şikayeti var mı?.. Hayır yok!
Phillip Cocu, “gereken adamların kendi takımlarında çalıştığı” gibi garip bir müjde ile “malzemesi ortada olmayan hücum sistemi açıklayarak” elini taşın altına koyuyor.
Yeter ki, Fenerbahçelinin geri dönen ilgisi ve şevki aksamasın.
Açık söyleyelim... Üç Büyüklerin teknik direktörleri hiç bu kadar anlayışlı olmamıştı!

Haberin Devamı

Evet... Bu sezon Hocalara geldi “Feda” sırası.
Hem de öyle telafi edilebilecek para-pul fedası değil; hepsi “kariyerlerinden” feda ediyor.
İsimlerinden, egolarından...
Bedeli, bir sezonluk değil, ömürlük.
Düşünsenize... Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın teknik direktörleri, eksik malzemeyle ziyafet hazırlayacaklar ve muhtemelen tatmin etmeyecek davetlileri...
Tabi kimse mutfağı umursamayacak.
“Galiba şef o kadar iyi değildi” diye hesap önlerine konacak...

Lakin hazırlar.
Neden mi?
Sebebi, bu kez “adaletli, eşit ve eş zamanlı” bir feda olması.
Herkesin bir tekeri patlaksa, yarış eşit şartlarda. En azından ülke sınırlarında.
Gözünü seveyim adaletin.
Adaletli yokluk, adaletli sıkıntı, hatta adaletli adaletsizlik(!), mesleği ve varoluşu itibara dayalı insanlara, itibarlarını bile gözü kapalı riske attırıyor ki, bu onların her şeyi.
“Elle gelen düğün bayram durumu” deyip geçemeyiz...
Kıymetini bilelim hepsinin.