Fenerbahçe’ye en çok gereken neydi?.. Yenilmez lideri yenerek alınacak 3 puan değil mi? İşte bu gerçekleşti dün Kadıköy’de.
Fenerbahçe’yi kuyudan çıkaran ip gibi adeta. Artık önemli olan sağa sola sarmadan, paranoyalara sapmadan ve bu ipe dolanmadan yukarı çıkabilmek.
Düdük çalana kadar lider Başakşehir’in ne oynadığı ve ne oynayacağı ne kadar belliyse Fenerbahçe’nin ne yapacağı o kadar belirsizdi.
Çünkü Başakşehir sahada kocaman bir pasta, Fenerbahçeliler ise ayrı ayrı lezzetlerdi.
Başakşehir’in başına buyruk bir Fenerbahçe’yi perişan edebileceğini Advocaat da biliyordu ki, bu kez teknik direktör takımı Başakşehir karşısına teknik direktör takımı bir Fenerbahçe çıkardı.
Fenerbahçe maça “önce güvenlik” sloganıyla başladı... Ve hiç olmadığı kadar sert...
Savunmada güvenlik için zaten gereken malzeme vardı. Kjaer dönmüş, Hasan Ali yerini almış geri dörtlü ideal haline gelmişti. Önemli olan orta sahadaki güvenlikti ki, Mehmet Topal’ın sakatlığı ile en kritik alan burasıydı.
Çözüm sadece Souza, Ozan, Salih üçlüsüyle olamazdı. Salih’in sahada kaldığı 76 dakika boyunca iyi oynamasına karşın maç eksiği vardı. Ozan en iyi sürecini yaşamıyordu. En azından Başakşehir gibi bir rakibe farklı önlemler gerekirdi. Advocaat bunu orta sahayı markaj alanına çevirerek çare bulmuştu.
Hem adam markajı hem alan markajı... O kadar ki, Fenerbahçe orta sahasının orta sahayı tutmaktan topu ileriye taşımaya fırsatı olmadı. O iş Şener ve Hasan Ali’ye kaldı. Önlerindeki Alper içeri girerek Lens ise ağır markaj altında oynadı ve çok az rakip kaleye gidebildi Fenerbahçe. Zaten ilk yarıda kaleyi bulan tek Fenerbahçe şutu gol oldu.
Fenerbahçe’yi “güvenlik” dışında etkileyen ikinci unsur ise futbolcuların Başakşehir maçını final olarak algılamaları ve gerilmeleriydi. Bu gerilim, belki de Fenerbahçe yönetiminin etkisiyle hakeme yöneldi maçın ilk yarısında. Altı sarı kartla biten ilk yarı ikinci devre için eksik oynama tehlikesi taşıyordu.
İkinci yarıda gole cevap verebilmek için Mossoro’yu ileri itti Abdullah Avcı. Visca’nın içeri girmesini istedi. Beklerin oyuna daha çok katılmasını sağladı. Bu da oyunu genişletti; Fenerbahçe’ye hızlı kanatlarıyla fırsat yarattı zaman zaman. Ancak oyuna başladığı disiplinden uzaklaşmadan...
72. dakikada bu ataklardan birinde hakem Fenerbahçe’ye nihayet penaltı çaldı... Daha önce biri itme biri el iki tane “penaltımsıyı” es geçmişti çünkü. Lakin bu penaltı işi Fenerbahçe’nin laneti gibi. Olsa da berbat olmasa da... Nitekim Fernandao, penaltı vuruşunu Volkan Babacan’a teslim etti ve 1-0 öndeki Fenerbahçe dağılmasa da “golcü” Fernandao yıkıldı adeta. Peşinde koşulan uğruna kavgalar çıkarılan penaltı, gelip Afrika’daki Sow yüzünden Fenerbahçe’nin en sıkıntılı mevkisi haline gelen forvetten Fernandao’yu aldı bu kez.
Hemen Salih’i çıkarıp Roman’ı alarak savunmayı güçlendiren bir hamleyle karşılık verdi Advocaat. Bir de Fernandao’yu Van Persie ile tazeledi. Çünkü 1-0’a da üç puan alınıyordu ve bu üç puan Fenerbahçe’yi tribünden alıp tekrar şampiyonluk koşusunun içine koyacaktı.
Öyle de oldu... Bir sezonda bu kaçıncı dönüş; helal olsun doğrusu.