Her sezon Süper Lig’e rahmetli futbol adamlarımızdan birinin adını koymak, arka planda “günümüz kahramanlarını” o kıymetli insanların vasıflarına özendirmek mesajıyla birlikte tam bir vefa örneğidir ve çok şık harekettir.
Peki kulüplerimiz özelinde, sezona “özel” birilerinin isimlerini vermek istesek!.. Şöyle “damgasını vuran” birilerinin…
Galatasaray’ınki “Falcao”dur kesin…
Beşiktaş’ınki muhtemelen “Quaresma” olacaktır.
***
Futbolda olmaz olmaz!.. Şampiyon takım Galatasaray, hiç de kötü olmayan bir kadro ile lige başlıyor; ikinci hafta bitmiş, tek puanı var.
Neler yaşanmış o gece… Denizli yenilgisi ardından Hoca’nın cezası bitmiş, yeni sezonda hoca takımıyla, takım sahasıyla, taraftar hepsiyle kucaklaşmış. Yeni transferlerden biri oyundan atılmış, santrfor çıkarken tribünün yarısı alkışlamış yarısı yuhalamış, Konya son saniyelerde golünü atmış, roman gibi…
Teknik direktör Fatih Terim, maç sonu basın toplantısının önemli bölümünü, ne Türkiye’de, ne Galatasaray’da ne de sahada olan Falcao’ya ayırmak zorunda kalıyor!
Uzaklarda adam… Bir tek resmi var Abdurrahim Albayrak’la; yarısı yırtık!..
Peki, neden gündem Falcao?..
Çünkü Galatasaray yönetimi, rakiplerin dengesini bozsun diye fırlattığı “Falcao bumerangını”, gerektiği zamanda gereken şekilde yakalayamadı!
Döndü Galatasaray’ı çarptı.
Falcao transferi mutlu sonla mı biter; gelir, yaralara merhem, eksik puanlara ilaç, Avrupa’ya vize mi olur, hala belirsiz.
Bu saatten sonra gelse ne olur zaten!..
“Bir işe yaramaz” anlamında değil… Falcao’nun tüm “katma değeri” çoktan satın alındı Galatasaray taraftarı tarafından. Yükseleceği kadar yükseldi “Falcao kuru”!
Geldi diyelim… Bundan sonra geriye kalan “eleştirel gözle” Falcao’yu izlemek, “biz de çok abartmışız” ile “beklediğimiz kadar varmış” arasında sarkaçlanır. Dehşetli bir ivme falan beklemeyin, o kısmını sezon başlamadan kullanıp harcadı Galatasaray Yönetimi.
Ortada apaçık duran, Falcao ümidiyle elindeki santrforu bile mundar etmek üzere, aklı başka yerde, konsantrasyonu bozuk, taraftarının morali çökmek üzere bir Galatasaray.
Falcao “yükselmek” için değil “telafi” için lazım bundan sonra.
Bir de Falcao’nun “transfer edileme ihtimali” var ki, o zaman Galatasaray Yönetimi iki haftada beş puan kaybetmiş takımdan beter olur. Üçüncü haftada küme düşer yönetim.
Yani, “Falcao sezonu” ismi, Galatasaray’ın yaşadıkları ve yaşayacaklarına ‘cuk’ oturur.
***
Beşiktaş için sezona “Quaresma” adını vermenin bağlamı farklı!
Elbette Quaresma’nın kopması takımı, oyunu, tribünleri olumlu-olumsuz derinden etkileyecektir… O ayrı.
Ama çok daha önemlisi Beşiktaş’ı yönetenlerin “zırt” dediği noktadır kendisi ve ayrılışı, ayrılış süreci, şekli, milat kabul edilecektir yakın gelecekte.
Yani, Beşiktaş’ın sezonuna “Avcı” veya “Orman” adı da verilebilirdi pekala (hatta Orhan Ak)… Ama hangisi seçilse diğerine yazık olurdu doğrusu…
“Quaresma” toplamı, özeti, özü.
Açalım…
Abdullah Avcı’nın Beşiktaş tesislerini gezip personelle tanıştığı günlerde, takım hakkındaki ilk tespiti olarak “Quaresma benim oyunuma uygun değil” sözlerini okudum medyada. Yalanlama falan da görmedim. Söylemediyse bile yan cebine koydu Avcı.
Taraftar aşık Quaresma’ya… Adam özel... Futbolun gelmiş geçmiş en canlı renklerinden biri. Başakşehir’den gelen hoca böyle bir rota çiziyorsa, iki şık olmalı ortada:
Ya “devrim yapmadan önce” çevreyi düzlemeye çalışan ve işe en heybetli tepeden başlayarak yumruğu masaya vurmaya kalkan bir Abdullah Avcı var ortada… Ya da sayın Fikret Orman, hesabı kitabı yapmış “kurtar beni şu Quaresma masrafından” demiş Avcı’ya.
Avcı ve Orman’ın birbirlerine derin hoşgörüsünü, Başkan’ın “Orhan Ak’lı yedek kulübesini” içine sindirmesinden, hatta tartışma alevlendiğinde “savunmasından” anladık sonraları.
Başkan ters, hoca istemiyor, Quaresma gidecek tabi.
Ama bezdirme, kızdırma, gözden düşerecek muhasebe kayıtları falan sızdırma niye? Gerçek Beşiktaşlı gibi bir adam Quaresma… Otur masaya anlat derdini.
Quaresma ile birlikte Beşiktaş’ta “alttan alta iş çevirme” ile “laf çevirme” devrinin “sahada top çevirme” önüne geçtiği belgeleniyor besbelli. Bu da büyük bir takım için büyük felaket.
Problem Orhan Ak olduğunda “taraftardan zaman değil, destek istiyorum” diyen, ikinci maçtan sonra “biraz daha zaman lazım” açıklaması yapan Hoca’nın, aslında Quaresma’yı isteyip-istemediğini anlayabilen bir tek Beşiktaşlı var mı?
Peki ya sayın Fikret Orman’ın, Quaresma’nın yolcu edilmesinde “azmettirici” mi, yoksa “rıza gösteren” mi olduğunu kavrayabilen?
Quaresma değil, Beşiktaş metal yorgunu.
Quaresma, bu sezon Beşiktaş’ın yaşayacaklarında bir tür “Turnusol Kağıdı” olduğu için adı yakışır sezona.