Neydi bizi merakımız?.. Ali Koç’u yakalayınca “kim hoca olacak, hangi futbolcular alınacak, şampiyonluk ne zaman” diye sormak.
Bir de “suç işler gibi” bazen gizli, bazen dolambaçlı yollarla kulüp kasasına koyduğu dolar cinsinden milyonları hesaplamak…
Bize göre “gerisi teferruat”!
***
Sayın Başkan iki transferin arasına “çok vahim” ekonomik durum notu sıkıştırsa da…
Şampiyonluk konusuna bile artık “kritik noktayı” aşmış naklen yayın gelirleriyle başlasa da…
Hoca deyince, gideri katlayıp gelire kan doğrayan döviz paritesini eklese de…
O bölümleri elden geldiğince tıraşlayıp durduk daima!
Doğaldı…
Derdimiz, hedef kitlemizin talepleriyle sınırlıydı spor medyası olarak.
***
Biliyorduk; Fenerbahçe sektörün deviydi ve vitrindeki futbol takımının arkasında dev gibi kurumsal/ mali sorunlar vardı. Ama bizim için ikinci plandaydı.
Süper Lig tatildeyken sayın Ali Koç’un ekonomi medyası ile yaptığı söyleşide bir gerçek ortaya çıktı ki; aslında futbol Fenerbahçe’nin küçük bir yüzdesiydi.
Küçük ve çok değerli.
Aynen evlat gibi… Ona yönlendirilmiş kaynak, çaba, gayret ile arkasında büyük bir emek ve özveri vardı. Kocaman dişliler sadece onun sağlıklı, başarılı olması, şık ve güzel görünmesi için döndürülüyordu.
Ve bir aksaklık, hastalık ortaya çıktığında belirtiler ilk onda görülüyor, en çok o etkileniyordu.
Bugünkü gibi…
***
Pandemi, Fenerbahçe’yi de herkes kadar vurmuştu. Tribün, kombine, Fenerium gelirleri yok olmuştu.
Yayıncı kuruluş 500 milyonla girdiği ihaleyi tırpanlamış, önce 388, sonra 317 derken son olarak 215 milyon dolara indirmek derdindeydi.
TL’nin son 4 yıldaki performansı ciddi anlamda belini bükmüştü futbolun ve Fenerbahçe’nin.
Fenerbahçe 67 milyon faiz ödüyordu ki, ürettiği ekonomi o kadardı.
Salon ve spor kompleksi dahil 1.7 milyarlık gayrimenkul sahibi Fenerbahçe’yi kurtarmak için “Riva modeli” bir arazi tahsisi gerekiyordu.
Fenerbahçe’nin dijital ortamda yan gelirleri emekleme çağındaydı, asıl kripto para işine girmesi gerekiyordu.
***
Her biri, bir iş adamının ömür boyu mesai ile uzmanlaşacağı konulardı bunlar.
Oysa “başkan” bir taneydi!
“Çoklu problemlere” futbolu da ekleyince, her şeyin altından kalkmak, teknik ve lojistik destek olmadan Paris-Dakar Rallisini kazanmaktan zordu. Ya çölde motor yanacak ya kayalıkta lastik patlayacak, belli ki yolda kalacaktı pilot.
Ali Koç’u 5’e, 6’ya bölemeyeceğimize göre…
Bölünürse, her alana ancak % 15’ini, 20’sini ayırabileceğine göre…
Ekip şart!
Veya Fenerbahçe’ye “birkaç tane” Ali Koç lazım…
***
Espriyi bırakalım…
Ali Koç’a “eş başkan” gibi çalışacak uzman, aktif, cevval yönetim kurulu üyeleri gerek.
Alacaklar yükü sayın Koç’un sırtından.
Çünkü Fenerbahçe’nin Ali Koç’tan “teknokrat” olarak değil, yönlendirici ve karar verici olarak yararlanması gerek.
Ali Koç’un “iş planına” göre, Ankara’da iş takip edecek yöneticiden tutun, maliyeci, emlakçı, yap-satçı, mütahit, futbol hukuku uzmanı, kripto paracı üyeler yönetiminde var mıdır; varsa yeterli midir, fikir beyan etmek beni aşar.
Ancak topçudan anlayan, polemiklere kafa uzatan “şahin” yönetici tipinin eksik olduğunu söyleyebilirim pekala.
***
Fenerbahçeli istemez mi Mahmut Uslu ve Murat Özaydınlı tipi objektif çatlatan, mikrofon patlatan, bazen kılıç bazen kalkan olan yönetici?
Bayılır.
Ali Koç’un ihtiyacı var mıdır?
Kesin!
Engel ne peki?
Aman Ali Koç devri “Aziz Yıldırım dönemine” dönmesin!
***
Yahu makas her geçen sezon kapanıyor zaten… Sistemi değiştirmek ülküsüyle gelen başkan bile itiraf etti “oyunu kurallarına göre oynamak” mecburiyetini.
Her eksik için bir sezon kaybetmek gerekir mi?
Hiç değilse Ali Koç’un futbol yükünü azaltacak, ona dev Fenerbahçe çarklarını döndürme fırsatı bırakacak, yüksek sesli yöneticiler de olsun varsın.
Sormuyorsak, Fenerbahçe yöneticilerinin düzeyine, birikimine saygımızdandır.
Eleştirmiyorsak, sayın Koç’un “bu benim şovum” demeyecek kadar “yukarıda” olduğunu bildiğimizdendir.
Lakin, futbol sektörünün kendi gerçekleri ve ihtiyaçları vardır. En az teknik direktör kadar önemlidir sayın Başkan’ın yönetim kurulu tercihi.