Fenerbahçe “3 Temmuz” sürecinin bedelini çok ağır ödetmelidir... Tazminatsa tazminat. Yargıysa yargı! Her türlü hukuk yolunu sonuna kadar kullanmalı, zorlamalıdır.
Lakin “adresi” şaşırmadan!..
Ben hukukçu değilim; kalbimin ve mantığımın sesini dinleyerek yazıyorum.
O nedenle söyleyeceklerim hukuka ters gelebilir.
Ama vicdana değil.
***
Evet... Tazminat, Fenerbahçe’nin kaybettiklerini manevi değil ama maddi açıdan yerine koymak için şarttır beraat ardından.
Peki kimden alınacak?
Mehmet Ali Aydınlar’dan mı?
Federasyon’dan mı?
UEFA’dan mı?
Olabilir... Ancak futbolun içindeki bu şahıs veya kurumlardan tahsil edilecek tek kuruş bile helal değildir!
Zarar ziyanın telafisini Fethullah Hoca’dan istemek bile daha normaldir.
Diyorum ya; vicdanen...
***
Neden?..
Fenerbahçe Başkanı tutuklanmış, Fenerbahçeliler adliye önünde itilip kakılmış, son kale Bağdat Caddesi’nde gösteri yapmaya hazırlanırken “bırakın Bağdat Caddesi’ni, sizi bu hale düşürenler Vatan Caddesi’nde” diye yazmış ve Mehmet Baransu’dan başlayıp, Organize Şube’ye kadar “ikaz” telefonları almış, Valilik ile Gazete yönetimini karşı karşıya getirmiş, işini kaybetme vartası atlatmış biri olarak fikrimden zerre kadar sapmadım.
Hâlâ aynı kanıdayım:
Madem ki, ortada bir “kumpas” var...
Suçlu, kumpası kuranlar.
***
Bir adam düşünün; öğrenci servisinde namusuyla çalışıyor. Bir bakıyorlar sabıkası varmış. Yasak olduğu için işini kaybediyor. Diyelim ki, üç ay sonra sabıkasındaki suçun gerçek faili bulunup aklanıyor.
Onu işten kovan şirketten tazminat alabilir mi?
Hukuk bilmem... Alabilir belki.
Ama benim vicdanıma göre haksızlık olur.
Mehmet Ali Aydınlar’ın durumu da budur... TFF’nin de UEFA’nın da.
Türk polisi delilleri “bulmuş”, Türk savcısı iddianameyi “titizlikle” hazırlamış hatta Türk hakimleri Aziz Yıldırım’a altı yıl ceza kesip bir sene de içerde yatırmış.
“Yüzsüz” Türk kalemleri, doymamış; müebbet için kalemtraş yıpratıyor.
Futbolun içindeki her kişi ve kuruma “gereğini yapmaktan” başka ne düşer?
Yapmayan “görevi ihmalden” gider.
***
Devlet ve devleti yöneten erk, “benim bir kısım polisim, savcım, hakimim çete kurmuş, askerinden Fenerbahçelisine, gazetecisinden entelektüeline her kesime kumpas düzenlemiş” diyorsa ki, diyor...
Sorumlu önce o polisler, savcılar, hakimler, sonra Devlet.
Göz mü yumdu, kandırıldı mı, her neyse...
Devletin memurları kumpas kurmuşsa, onların ceza çekmesi ayrı, mağdurların uğradığı zararı telafi etmek Devlet’e düşmez mi?
***
Mehmet Ali Aydınlar ile bir kere el sıkıştım. Avukatı değilim yani...
TFF’nin parası da beni ilgilendirmez, UEFA’nın da.
Ama saçma geliyor bana sokaktaki vatandaşın bile inandığı, polisiyle, savcısıyla, yargıcıyla kurulan kumpas, “Türk Adaleti’nin tespiti” olarak önlerine geldiğinde (içleri kan ağlasa da) vazifelerini yaptıkları için okkanın altına gitmeleri.
UEFA’yı düşünsenize...
Türk yargısı diyor ki, “Fenerbahçe ve onu yönetenler suçlu”.
“O zaman Avrupa’ya çıkamazlar”
Üç yıl sonra Türk Yargısı diyor ki, “suçsuz”
“İyi geçmiş olsun”dan başka ne diyebilir UEFA...
“Yooo, Avrupa’dan men ettin kaybedilen parayı sen ödeyeceksin”!..
UEFA konuşamaz bile... “Kafayı mı yedin” karşılığı yoktur onlarda.
***
Son söz şike konusunda...
Ben ilk günden beri Fenerbahçe’nin ve yöneticilerinin Cemaat Projesi gereği eziyete uğradıklarını söylüyorum... Şike yapmadıklarını değil!
Bilemem, belki yapmışlardır. Belki her kulüp yapmıştır.
Hatır, gönül, inanç, siyaset, para, korku, toplumsal baskı derken ve şikenin ceza kanununda bile karşılığı yokken, yapmayan var mıdır?
Karıştırmayalım lütfen...
Şike rezalettir.
Hukuk’ta şike, en büyük rezalet.
Tazminatın “hak”, yanlış adresin “saçmalamak” olduğu gibi.