Strateji tanıdık!.. “Askeri boş bırakma, aklına hınzırlık gelmesin” örneği, şampiyonluğu/dördüncü yıldızı/hocasını/ yabancıları/yüklü bir parayı ve “başkanın yarısını” kaybetmiş Fenerbahçe taraftarının önüne en büyük, en ulvi, en muazzam hedefi koydu Aziz Yıldırım yönetimi:
“Şike suçlamasından aklanmak!...
Hediyesi; Ali Koç gibi bir başkan. Strateji tanıdık ama askerdeki ot yolmak, izmarit ve yaprak toplamak gibi yaratıcılıktan uzak “mıntıka temizliği” değil; aksine nakış gibi işlenmiş, birbirine zincirlenmiş sorumluluklar ve ödüllerle bezenmiş bir plan.
“Gelin birlik olalım” diyor.
Herhangi bir kulübü darmadağın edecek sezonun ardından en muhalifi bile çimentoluyor, aklanıp paklanıp şahane bir gelecek vaat ediyor.
Var mı itiraz edecek olan?
Asla... “Ama” bile diyenin Fenerbahçeliliğinden şüphe edilir maazallah!
Tek kusuru var; sonunda ne olacağını sadece bir kişinin “paşa gönlü” bilmesi...
Mahkeme bitip Fenerbahçe ve yöneticileri aklandığında Aziz Yıldırım derse ki, “ben biraz daha devam edeyim”, kim itiraz edebilir?.. “Veliahtı Ali Koç” mu?
Koç “elimizi taşın altına koyma zamanı geldi” dediğinde ayakta alkışlayanlar mı?
“Beraat” ile şahlanan ve Fenerbahçe zarar ziyanlarının tahsil edilmesi için kenetlenen milyonların, Aziz Bey’in gördüğü zulme ağıtlar yakacağı bir ortamda imkansızdır ama diyelim ki rüzgar öyle...
Onun da çaresi vardır kulüp siyasetinde...
Yöneticini iki açmaza sokarsın, istifa eder. Oldu mu sana muhalif?..
Muhalife kızarsın, “ona bırakmayacağım” diye devam!..
“Başkanlıktan ayrılma kararı” için düzenlediği basın toplantısına gelirken gazetedeki “anti Yıldırımcıların” verdiği ilanı okuyan ve çok sinirlendiği için “devam” kararı aldığını söyleyen Aziz Yıldırım değil mi?
Gelelim sayın Ali Koç’un gelecekteki başkanlık planına...
Kendisini anlatmaya gerek yok. Fenerbahçe başkanlığına da layıktır, Monako Prensliği’ne de... Karizma, güç, akıl ve Fenerbahçe sevgisi malum.
Peki neden Aziz Yıldırım vesayetini kabul eder pozisyona sokuyor kendisini?
Öyle ya da böyle; sayın Yıldırım izin vermiş olmuyor mu sayın Koç’un başkan olmasına.
Ne zaman?
Şakayla karışık on yıl da olabilirmiş!
Bitmedi... Başkanlığı devrettikten sonra da bir yere gitmeyecekmiş Aziz Bey. Hele aklanıp sözünü tutmuş ve yine de koltuğunu bırakmış bir Aziz Yıldırım, tepede tam Damokles’in kılıcı gibi duracak demek ki...
Mahkeme sonunda Aziz Yıldırım’ın “yöneticilik yapamaz” hale gelmesini düşünmek istemem ama o koşullarda bile “balkonda” oluyor Aziz Bey.
Kısaca, bu hikayenin sonu anlatıldığı gibi gelmez bence.
Ama bir gerçek var ki, şampiyonluğu/dördüncü yıldızı/hocasını/yabancıları/yüklü bir parayı ve başkanın yarısını kaybetmiş Fenerbahçe taraftarının önüne en büyük, en ulvi, en muazzam hedefi koydu Aziz Yıldırım yönetimi. Oyalan dur.
Yıldırım’a bir soru
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Olağan Genel Kurul’da Ersun Yanal’ın futbolculara yaptığı küfürlü konuşmanın ses kaydını basına kendisinin sızdırdığını açıkladı. Hukuk dışı yapılanmanın kumpasıyla eziyet gördüğü dönemde en çok neye üzülmüştü sayın Yıldırım?
Tutuklanma fotoğrafından tapelere kadar basına sızdırılan malzemelere. Peki Yıldırım’ın teknik direktörünü “tepkisiz” gönderebilmek için benzer işlere tevessül etmesine ne buyrulur?
“Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma” kuralı nerede?
Demek ki, hedefe ulaşmak için herkes her şeyi yapabiliyor, etik ancak canı yananlar tarafından hatırlanıyor.
Zico’ya ders
Ders vermek için İstanbul’a gelen Fenerbahçe eski teknik direktörü Zico, Aziz Yıldırım’ı madara etmeye çalışmış!..
Aziz Yıldırım Sevilla’daki maçın devre arasında soyunma odasına girmiş ve Zico’ya “Volkan’ı çıkar, Deivid’i sağ açığa al” demiş...
Zico ikisini de yapmamış. Deivid gol atmış, Volkan penaltı kurtarmış.
Yani?..
“Hem karışıyor hem de bilmiyor futbolu Aziz Bey” demeye getiriyor.
Bir ders de bizden Zico’ya...
Buna “Şecaat arz ederken sirkatin söylemek” denir. Aziz Yıldırım’ın futbol bilgisini, teknik direktör ilişkilerini sorgulamak kadar Zico’nun teknik direktör duruşunu masaya yatırmak gerekmez mi bu hikayede? Tepki koymayanın zamanı geçtiğinde dedikodu yapması içime sinmiyor benim...
G.Saray’da “coşku mühendisliği”!..
Baştan söyleyeyim; ben coşkunun/sevincin doğaçlama olanını severim. O nedenle Galatasaray yönetiminin Rize dönüşü taraftarın eğlencesine fren koyup coşmak için Pazar gününe randevu vermesine pek sıcak bakmadım.
Nitekim, son derece güzel bir şampiyonluk kutlaması olduğu halde dedikodusuz kalmadı ve Albayrak ile Dürüst’ün podyuma davet edilmemesi, onların alınganlığı, konu oldu.
Planlı kutlamaysa her şeyde kasıt aranır.
Ve kalabalık ortamlarda herkesin mutlu olduğuna hiç rastlanmamıştır.
Tersten bakınca, düşünüp taşınıp şampiyonluğun gerçek mimarlarını törenin merkezinden uzak tutan bir irade olduğu apaçık ortadaydı planlı kutlamada...
Diyeceksiniz ki, Galatasaray’ın yeni yönetimi de geride durdu…
Külahıma anlatın.
Yeni yönetim, şampiyonluğu kucağında buldu.
Öne çıksalar, ayıp olurdu. Beraber çıksalar egolar izin vermezdi. En iyisi Avrupalı gibi davranmak şampiyonluk kutlamasını sahada ter dökenlere bırakmaktı.
İki ay önce seçilmiş olsalardı ailecek o podyuma çıkarlardı emin olun. Bir günde değişmedi ki Türkiye’nin yönetici profili.
Nereden mi biliyorum?
Törendeki TV habercisi söyledi; eski yöneticileri arayan habercilere “kral öldü yaşasın kral” demiş yeni yönetici.