Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fotoğraf berbat gibi… UEFA Avrupa Ligi’ne veda etti Fenerbahçe. Olympiakos’a ikinci maçta da mağlup oldu. Ancak, mesele “güncel” değil; tümü “yakın geçmişin hatası”.
Dünden bugüne sistemini, formatını, forma dağılımını alt üst edecek hiçbir değişim yaşamayan ve sahaya koyduğu futbol istikrarını koruyan Olympiakos’u bir tür “futbol terazisi” olarak kullandığınızda, Fenerbahçe’deki değişimin olumlu olduğunu söylemek mümkün dün geceden sonra.
Yetersiz ama olumlu!
Neden?
İki ay önce Kadıköy’de Olympiakos’tan neden fark yediyse onları yapmadan başladı maça Fenerbahçe.
En başta defansı dörtlemişti… Fenerbahçe her önde çoğalmaya çalıştığında çok çabuk kanat değiştirip çok çabuk kaleye inen rakibi, bu kez arkada uygun alanlar bulamadı. Soldan Tissedard ve Osayi’nin arasına çalışan Reabciuk veya Onyekuru orta yapabilse bile Fenerbahçe kalesi önünde seyrelmiş stoperler değil dörtlü duvarla karşılaştı Olmpiakos forvetleri. Verim o kadar düşmüştü ki, Onyekuru’yu ikinci yarıda değiştirdi rakip Hoca.
Sonra önde baskılara boyun eğmemeyi öğrenmişti Fenerbahçe.
Maçın hemen başında Olympiakos tarafından çıkmasına ve oyun kurmasına izin verilmeyen Fenerbahçe onuncu dakikaya geldiğinde kontrolü ele geçirmiş, tam tersine Olympiakos çıkmakta zorlanmaya başlamıştı. Çünkü Berisha gol atmakta zorlansa da baskı ve rakip kovalamada rakibe nefes aldırmadı, Rossi’nin sürati ile İrfan Can’ın futbol zekası rakibe kendi sahasında fren yaptırdı. Zajc ileriye, Mert hakan savunmaya katkısıyla güven unsuru oldu.
Fenerbahçe hemen fırsatlar bulmaya başladı üstün oynarken. İrfan Can’ın direkten dönen şutu ve Berisha’nın kaleyi az farkla ıskalayan vuruşu bu dakikalardaydı. Valencia’nın yokluğunu derinden hissetti bu dakikalarda Fenerbahçe. Sadece Fenerbahçe’nin gole yaklaştığı süreçte değil, geriye yaslandığı dakikalarda bile takımı rahatlatırdı öndeki hızlı ve rakip ceza sahasını rahatsız eden bir Valencia.
İlk yarının son çeyreğinde ise Olimpiakos oyunda dengeyi sağladı. Sonra oyunun hakimi oldu.
İkinci yarıya iki değişiklik yaparak başlayan Olimpiakos seyircisinin de itmesiyle bu dengeyi daha da ileri taşıyarak Fenerbahçe’yi savunma ağırlıklı oynamak zorunda bıraktı.
Pereira Olympiakos’a karşı iki ay önceki pek çok yanlışından vaz geçerek başlamıştı maça ama Fenerbahçe oyun içinde mahkum durumlara düştüğünde uzun süre müdahale etmedi.
Oysa her şey ortadaydı… Fenerbahçe’nin temposu düşmüş, baskı isteği savunma arzusuna dönmüş, edilgen bir sürece girmişti takım. İlla futbolcu değiştirmek gerekmezdi ki… Yandan birkaç uyarı bile rahatlatabilirdi Fenerbahçe’yi. Hele rakip Valbuena’yı aldıktan sonra.
Maçı mutlaka kazanması gereken Fenerbahçe derli toplu, dikkatli ama golden uzak oynuyor, Olympiakos çabalıyordu kazanmak için.
Pereira’nın, Pelkas’ı Meyer ile birlikte sahaya sürmesi 65. dakikayı buldu. Lakin çıkanlar İrfan Can ile Zajc oldu. Mesut sakat değil de sahada olsaydı, ondan başlardı mutlaka Pereira. İrfan Can istemeyerek çıktı, takım onu hiç istemeyerek yolcu etti kulübeye. Yavaş yavaş Kadıköy’deki maçın kadrosunu kurdu yine. Ardından Ferdi-Rossi değişimi geldi. Artısı neydi peki?
Bilinmez… Ama eksisi bal gibi ortada! Son dakika ceza sahasındaki tek Olympiakos’lu futbolcunun şutu gol olup Fenerbahçe’yi UEFA’dan dışarı itti.
Önce olanı bozup sonra düzeltmeye çalışan Fenerbahçe’ye birkaç maç daha lazım belli ki.