Bu devirde Fenerbahçe’yi yönetmek, sanki Harvard’dan siyaset bilimi diploması almak demek!..
Neden?..
Hükümet sarsan, piyasa silkeleyen, dolar patlatan Türk Yargısı’ndaki “krizin” özneleri, 2,5 yıldan beri Fenerbahçe’nin de bir ayağına pranga takmış da ondan...
***
3 Temmuz süreci başladığında, Fenerbahçeliler baktılar ki, bir şeyler eksik/bir şeyler fazla.
Ne kadar zorlarsan zorla, vicdan sızlatan uygulamalar vardı ortada.
Evet... Futbolda kimse temiz değildi ama birileri delilleri kanırtıyor, tapeleri servis ediyordu Fenerbahçe’yi ve Aziz Yıldırım’ı mahkum etmek için.
O vakitler kimse “paralel devlet” falan aramadı, faturayı Hükümet’e kesti doğal olarak.
Doğru ya... Bir husumet varsa, başka kimin gücü yetebilirdi?
***
Zaman değişti, Hükümet de yargıdaki yapılanma ile papaz oldu.
Ve ortaya çıktı ki, bazı hukuk adamları kanunları bırakmış, motivasyonlarını emir/komuta zinciri ile uzaklardan almaktaymış.
Ne oldu şimdi?
Aynı yapılanmadan zarar görmüş Hükümet ile Fenerbahçe aynı safta!..
İşte Fenerbahçe yöneticisi Mahmut Uslu’nun sayın Başbakan’ı Dolmabahçe’de ziyaret edip “diyalog kuruldu” mesajı vermesi bu sebeple.
***
Lakin öyle kolay değil Fenerbahçe!
2,5 yılda çok sular akmış köprünün altından. Gezi olayları ile farklı bir bilinç düzeyine yükselmiş kendini mağdur hisseden insanlar.
Varsa bir sıkıntıları dile getirmek, haykırmak istiyorlar.
Fenerbahçe yönetimi sayın Başbakan ile ne kadar diyalog kurarsa kursun, dün 3 Temmuz’un faturasını Hükümet’e kesen Fenerbahçeliler, bugün aynı adrese yolsuzluk iddialarından rahatsızlıklarını bağırıyorlar.
Bağırmaya alıştılar bir kere.
Yani “paralel devlet”e karşı Hükümet ile Fenerbahçe “paralel” hale gelirken, Fenerbahçe taraftarı “teğet geçiyor” bu ittifakı.
***
Sadece Fenerbahçe yönetimi mi iki arada bir derede kalan?..
Hayır.
Mesela Rıdvan Dilmen!
Dün bir arkadaşım sordu:
“Rıdvan’la ilgili bir şeyler yazmayacak mısın”?
“Ne yazayım” dedim, “Senin durduğun yerden Dilmen’in Başbakanla muhabbeti sevimsiz görülebilir. Lakin başka pencereden muhteşemdir. Herkes seçiminde özgür değil mi”!
“Peki, Fenerbahçe seyircisini kınaması”?
Tanrım... Üstelik de koyu Galatasaraylı arkadaşım. Anlayacağınız kimin eli kimin cebinde belli değil.
Neyse... İşte orası, tam da Rıdvan Dilmen’in bileceği iştir. Siyasi duruşu ve Erdoğan sevgisi ona neler kazandırır, neler kaybettirir kendisi karar verecektir.
Bana sorulursa; keşke yorum yapmasaydı.
***
Şu sıralar “kayıpta” gözüküyor Rıdvan Dilmen. Fenerbahçe’deki mirasını yiyor. Elektronik alemde taşa tutuluyor.
Aslında Fenerbahçe Yöneticisi Mahmut Uslu’nun sayın Başbakan ile buluşmasına aracı olması “takdir edilebilirdi” normal koşullarda.
Başbakan’a dert anlatmak ne demek; bazen arsa, bazen vergi borcu sildirme... Hiç yoksa gücünü gösterme.
Ancak Türkiye’de öyle farklı dişliler farklı yönlere dönüyor ki, neyin iyi neyin kötü olduğu, olaylara hangi kimlikle, hangi pencereden bakılması gerektiği muamma...
Yani şu süreçte Fenerbahçe’yi yönetmek de Fenerbahçeli olmak da ateşten gömlek.
Sebebi Fenerbahçe değil, memleket...