Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ayıp olmasa “yeni sezonda takım elbisenin altına krampon giyip zorlanırsak oyuna girer misin” diye yalvar yakar olunacak Emre Belözoğlu’nu kırk yaşından gün alırken bu kadar vazgeçilmez kılan sebepler iki tanedir:
Biri ibret verici… Geçen yılların yeteneğine ve oyun zekasına ilişemeyip ancak oynama süresine çelme takabildiği Emre’nin ta kendisi…
Diğeri hazin!.. Bir sürü sıradan adama ve özellikle orta saha kalabalığına servet dökerken asla Emre’nin yerini doldurabilecek bir transfer aklı sergileyememiş, hele öz kaynaklarından üretme becerisinin yanından bile geçememiş Fenerbahçe yönetimleri.
Emre, Fenerbahçe yakın geçmişinin aynası gibi. Öylesine derin bir yokluk yaşıyor ki kadim kulüp, yaşıtları Hacca gitme planları yaparken Emre’nin sahadan ayrılması endişe yaratıyor.
Dün son kez sahada sırtladı takımı, bakalım sahadan sonra kulübede ne kadar sırtında taşıyacak Fenerbahçe’yi Emre.
Neyse…
Gelelim sezonu 7. sırada bitirmeyi çoktan garantilemiş(!) eski şampiyonlardan Fenerbahçe’nin Kadıköy’deki son perdesine:
Ali Koç döneminde Kadıköy’ü isteyen rakibin istediğini aldığı “açık büfeye” çevirmiş Fenerbahçe yedi eksiğine karşın Rizespor’a aynı cömertlikle davranmadı.
Maçın ilk devresi, “Sırat Köprüsündeki” Rizespor üç Fenerbahçeliye karşı oynuyordu aslında…
Birincisi ve en önemlisi her yere yetişmeye çalışan, son maçında bile oyunu açan nefis paslarını tekrarlayan, yine de olmadığını görünce rakibin sağından atıp solundan geçerek ceza sahasına dalarak penaltı yaratan ve kullanıp skoru 1-0 yapan Emre…
İkinci Fenerbahçeli, kaleci Harun… Bir devrede en az üç net gol kurtardı tek başına. İkinci yarı bir o kadar daha… Çünkü halı saha maçı gibi oynayan bazı Fenerbahçeliler kaptırdıkları topu bırakıyor, dönüp kontratak oluyordu. Boldrin ve Skoda sık sık karşı karşıya kaldı Harun’la. Rizespor’un ikinci yarı başındaki beraberlik golü de aynı şekilde kontratakla Skoda’dan geldi zaten.
Üçüncüsü, arı gibi çalışan, rakibi zorlayan, en çok adam eksilten Ferdi. Fizik olarak güçlenip omuz omuza mücadelelerde ayakta kalan taraf olduğunda Fenerbahçe’nin yaratıcı hızlı gol kozu olacaktır mutlaka.
Sahada olmayanların, olsa da rölantiye almışların başında Allahyar vardı. Sadece koştu durdu. Emre ona çarptırıp gol atmak istedi yine olmadı! Adamın ceza alanına gönderdiği bir yan top var ki, en yakın Fenerbahçeli 15 metre uzakta…
Sonra topla buluştuğunda Emre’ye vermeyip adam geçmeye çalışırsa mutlaka yere düşen Ozan. Maç boyunca bir güzel işi var, Ferdi’nin ara pasıyla kaçıp kaleciyi de çalımlayıp son saniyede attığı üçüncü gol.
Sağdan yaptığı bindirmeleri güzel olan ama topla buluştuğunda durup beklemek gibi bir tuhaflık yapan Dirar, yerini boşaltıp dönmediği için forvet arkası Ömer Faruk’u savunmacıya çeviren Hasan Ali takımın eksileri.
Yine de geri kalanlar Fenerbahçe’nin ilk yarıyı galip kapatmasına yetti.
Fenerbahçe soyunma odasından çıktığında 1-0 öndeydi ama 8 dakika sonra skor 1-1’di. Kollektif hata sonucunda kontrataktan atan Skoda. İşte o dakikalara kadar maçta varlığı bile belli olmayan Rodrigues nihayet ortaya çıktı ve Rizespor savunmasının nadir dağınık anlarından birinde çaprazdan sert şutla kaleci Gökhan’ı avladı. Enteresan olan maç berabereyken ve bir puan Rizespor’u düşme hattının üzerine taşıyacakken konuk takımın savunma konsantrasyonunu kaybetmesiydi.
Maçın üçte biri bitip Fenerbahçe öne geçtiğinde, gençlere sahip çıkmak için sahada olan ama çok daha fazlasını yapan Emre’yi tribünde fotoğrafları olanlar evden, Rizesporlular da dahi stattaki herkes candan alkışladı oyundan çıkıp yerini Zajc’a bırakırken.
Emre’nin sahalara vedasında kaptanlık bandını 17 yaşındaki Ömer Faruk’a takması ise iki yıldır pek az güzel hikaye üretebilen Fenerbahçe için bu sezondan kalan duygusal bir anıydı.
En kötü sezonu bu olsun Fenerbahçe’nin…
Mümkün mü?.. Evet.
Çünkü Henry Ford demiş ki; “başarısızlık daha akıllıca bir başlangıç yapmak için mükemmel fırsattır”.