Şu futbol olmasa Fenerbahçe’yi ne güzel yönetirdi sayın Ali Koç!..
Amatör şubeler parlak, mali durum sürdürülebilir, adım adım kurumsallaşma… Tesislerin planı bile hazır.
Keyfi kaçıran, rahatsızlık veren tek şey kupa hasreti!
Bakın sezon bitti, gerginlik falan kalmadı ortada. Şikayetleri bile espri kıvamında sayın Başkan’ın. Basın mensuplarına gülücükler, şakalar, hal hatır sormalar içinde bol otokritikli şahane bir sor-cevap basın toplantısı verdi.
Şimdilik üzerine sünger çekti başarısız sezon kasvetinin.
Yeni dönem, yeni hoca, yeni umutlar… Sanki kilometreyi sıfırladı.
Üç yıl sonra hala Aziz Yıldırım yönetimine eleştiri, gazetecilere mesleği öğretme alışkanlıklarına devam etti ama gönül alma, sohbet ortamında kısıtlamasız soru sorma hakkı verilmiş meslektaşlar daha ne isteyecek.
Aslında, iki şeyi perdelemek için olmalı bu güler yüzlü toplantı:
Birincisi, şampiyonluğa (ya uzak ara ya teğet ama mutlaka) hasret Fenerbahçe’nin yedinci, kendisinin üçüncü sezonunu unutturmak…
İkincisi ise resmen “harcanan” Emre Belözoğlu konusunu “az hasarla” geçiştirmek…
Tam isabet!
Boş geçen sezonların sonu gelir mi bilemem ama Belözoğlu’nun harcandığı da güme gitti.
Diyeceksiniz ki, “Daha ayağındaki kramponu çıkarırken adamı sportif direktör yapıp koskoca Fenerbahçe’nin başına geçirmişler. Futbolcuları Belözoğlu bulmuş, hocayı kendisi takdir etmiş. Olmayınca geç kulübeye demiş başkan. Lakin uğruna her türlü fedakarlık yapılan şampiyonluk yine gelmemiş. Fenerbahçe babasının oğlu olsa şampiyonluğu kaçıran hocayla devam eder mi”?
Öykü gerçeğe yakın; ancak arada bazı bölümler atlanmış!
Kritik ve can alıcı bölümler…
Herkesin bildiği gibi futbolu bırakan Emre Belözoğlu’nun bir tek planı vardı, o da futbolu teknik direktör olarak sürdürmekti.
Ne yapması gerektiğini ondan iyi bilen olamazdı. Biraz yurt dışı turu, büyük bir hocanın rahle-i tedrisinden geçmek, sonra yurda dönüp Anadolu’da pişmek ve sonunda Fenerbahçe…
İlk olarak burada “zırt” dedi zurna!
“Geç her şeyin başına sportif direktör ol”.
Neden?..
Vakti zamanında “Emre Belözoğlu bu kulüpte çok büyük işler yapacak” demişti ya eski başkan Aziz Yıldırım.
Yapacaksa, şimdi… Hemen… İhtiyaç var çünkü. Başkan zor durumda!
Emir Fenerbahçe’den, Emre Belözoğlu’nun boynu kıldan inceydi…
Fenerbahçe’nin Japon mutfağına döndüğünü kimse hesaplamadı. Malzeme kaliteli olsa da teknik direktör de sportif direktör de pişmemişti.
Olmayınca “Belözoğlu geç kulübeye”…
Hazırlığı bırakın, diploma almasına bile fırsat olmamış adamın.
“Sen teknik direktör olmak istemiyor muydun? Al sana fırsat”!
“Şimdi yandık” demiştir Belözoğlu’nun futbolculuktan biriktirdiği futbol görgüsü… Sahadan soyunma odasına giderken “sportif direktör”, duştan sonra “teknik direktör” olunduğu nerede görülmüş?
Ve malum son:
“Biraz gezele on sene sonra gel”!
Neden?
Başkan yeni dönemine kaldığı yerden devam edecek değil her halde. Şimdi yeni bir şeyler vermek lazım yüzünü ekşitmiş tribünlere… Yeni şey “başkan” olamayacağına göre!..
Belözoğlu’nun vedası çok dokunaklı… Ama eksik… Nasıl desin “Emrettiniz yaptım, günah keçisi oldum”.
Adamın Fenerbahçeliliği sorgulanır valla.
Ben söyleyeyim o zaman:
Altın yumurtlayacak kaz kesilmedi geçen sezon… Büyüyüp, serpilip altın yumurtlayacak o varlık, daha yumurtadan çıkmadan kırıldı omlet yapıldı. Üstelik kimsenin dişinin kovuğuna gitmedi.
Fenerbahçe Başkanı sayın Ali Koç’u eleştirdiğim falan sanılmasın sakın… Futbolda “sistem” böyle ve Ali Bey “sistemi değiştiremediğine göre” uyum sağlamaya çalışıyor her halde.
Benim asıl merak ettiğim, bir zamanlar topçu Emre’nin sahadaki agresifliğini eleştirdiğimizde klavyelerine sarılıp küfü/kafir elektronik koruma kalkanı açanlar, şimdi gözlerinin önünde harcanan Emre Belözoğlu için neden “vah vah” bile demiyorlar?
Bu da mı “sisteme” dahil?