Ölümcül iş kazalarında...
En adaletsiz gelir dağılımında...
Facebook sansüründe Dünya ikincisiyiz!..
Benzin fiyatında Dünya Şampiyonu.!
Liste uzar ama yüreğiniz daraldı değil mi?
O zaman spor konuşalım!.. Şöyle, spordaki Dünya derecelerimizi ballandıralım:
Mesela dopingdeki Dünya ikinciliğimizi.
Evet... Sporcularımızın Dünya zirvesine tek adımı kaldı dopingde.
Haber, gölge gibi geldi geçti kimse itibar etmedi.
Normaldi.
Çünkü bayattı, tekrardı, sıradandı.
Biz dopingde Dünya ikinciliğini kapalı, çok olmuştu.
Ciddi rahatsızlık bile duyulmuştu.
Hatta önlemler yaratmaya çalışmıştı siyasiler.
Eylül 2014 tarihinde Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç, dopingle mücadelede tarihi bir adım atıldığını duyurmuş, medya temsilcileriyle yaptığı toplantıda, dopinge sıfır tolerans ilkesi çerçevesinde doping maddesi içeren yasaklı ilaçların kanun değişikliğiyle narkotik kapsamında değerlendirileceğini söylemişti.
Lakin Türk sporcuları doping ikinciliğini halen kimseye kaptırmadı.
Bilemiyorum; doping yapan sporcuların yanı sıra bu ilaçları pazarlayanların da cezalandırıldığı oldu mu ama pratikte işe yaramadığı kesin.
Neden peki?
Herkesin malumu olduğu gibi, yoksulluk insanlara kanını böbreğini bile sattırıyor bu dünyanın fakir coğrafyalarında. Para kazanmak için sadece çatıya çıkmıyor, toprağın dibine inmiyor, organlarını bile pazarlayarak canını tehlikeye atıyor insan.
Doping ne ki... Usulüne uygun kullanırsan(!) ömrünü kısaltır, çok nadirattan da öldürür.
Var mı göze alan?
Tonlan.
Herkes kelle koltuktayken sporcuların korkak(!) davranmasını bekleyemezsiniz değil mi?
Ölümcül iş kazalarında, en adaletsiz gelir dağılımında, Facebook sansüründe Dünya ikincisi, benzin fiyatında dünya şampiyonuysak, hepimiz yaşamı sürdürmek ile köşeyi dönmek arasına sıkışmışsak, dopingde de bayrağımızı göndere çekeriz elbet.
Vız gelir yasak.
Umurumuzda değil ölüm...
Aziz Yıldırım-Fikret Orman
Haberi sevgili kardeşim Arif Kızılyalın yazdığı için “acaba” bile demeden okudum ve herkesin yaptığı gibi Fenerbahçe ile Beşiktaş yönetimleri arasında kaçınılmaz zihinsel kıyaslamaya giriştim.
Bilmeyenler için yazayım...
Beşiktaş’dan 1,3 milyona loca alan Reza Zarrab, Fenerbahçe’ye de loca satın almak için baş vurmuş; reddedilmiş...
“Sırada bekleyen pek çok iş adamı var” demişler.
Yani, nazikçe “hayır”!
Sırayla değil parayla deseler, iki mislini bastırır alır Reza Zarrab... İhtiyacı var!
Şimdi, hakkında hüküm olmayan Zarrab’ı “istenmeyen adam” ilan edecek falan değilim ama kendisine ödül veren bakanın bile pişman olduğunu cümle alem biliyor. Toplum vicdanında aklanmamış bir konumda.
İşte bu arkadaş nakit parayla gelince “Beşiktaş duruşu” diye gep gep geğiren Fikret Orman loca anahtarını teslim ediyor, “Fenerbahçe için her şeyi yaparım” diyen Aziz Yıldırım milyonları geri çeviriyor.
Üstelik şu transfer çılgınlığında...
“Laf ile eylem” farkı “hava ile cıva” kadar belirgin...
Ağır çeken ortada.
Rakipleri kışkırtmayı, hakemleri korkutmayı, asabiyeti, baskıyı geçtik, bazen gazetecilere bile hakaret eden Aziz Yıldırım’ı ilk eleştirdiğimizde doğan çocuklar askere gidecek yaşa gelirken bir yandan da saygı duyuyorsak bu yüzden.
Arda’ya bir iki!..
Gençler bilmez; eskiden her yere dolmuş vardı... Normal yürüme mesafelerine bile.
Yürümekle dolmuşa binmek arasında kararsız kalan potansiyel müşteriyi ikna etmek, varsa durak kahyasının yoksa dolmuş şoförünün becerisine kalmıştı.
Avaz avaz bağırırlardı ki, müşterileri arabanın dolması için çok beklemeyeceğini anlasın:
“Üsküdar, bir iki”!..
Teknoloji ve iletişim yerinde saysa, bugün turizm şirketlerimizin haykırışlarını duyabilirdik:
“Hadi, Arda’ya bir iki... Barcelona gezisi 299 Euro”!..
İspanya turistlerini ikna etmeye de pek gerek yokmuş hani...
Belirgin bir artış başlamış Arda’nın kenti Barcelona’ya duzenlenen turlara katılmak için.
Şimdilik şehir gezisi.
Altı ay sonra Arda sahaya çıkınca, Barcelona maçlarına tur paketleri hazırmış.
Arda Barcelona’nın değişmezi olursa, sıra inşaat şirketlerine gelir inanın.
“Barcelona’da 2+1 temelden kelepir”!
Ne demiş Kuper üstat; futbol asla sadece futbol değildir.
Gurur, onur tamam da; bugüne kadar tatmadığımız keyiflere ve ticaretimizi geliştirmemize vesile olduğu için de teşekkürler Arda’ya.
Quaresma’nın dozu!..
Rıdvan Dilmen’in Quaresma’ya ilişkin analizinde “Quaresma Beşiktaş’ı uçurur” diye başlık görünce ilk aklıma gelen “kanatlandırıp mı uçurur, yoksa havaya mı uçurur” oldu.
Açtım baktım Dilmen’in söylediklerinin tamamına; tipik internet gazeteciliği... Dilmen “uçurur” falan demiyor, teknik olarak Beşiktaş’a yapacağı katkıları söylüyor Quaresma’nın...
“Eksisine” de işaret ediyor... Savunmanın işini biraz daha zorlaştıracağının altını çiziyor.
Ve soruyor; “Takım oyuncusu olur mu”?..
Bizim şüphemiz de bir tık fazlası... Aslında şüphe de denmez buna; Quaresma’nın “sabıkası”!
Dostluk nasıl yolculukta sınavdan geçerse, futbolcu da para işlerinde belli olur. Kulübü benimsemesi, takımın parçası olması anlamında en büyük ipucu, anlaşma veya ayrılma adabında ortaya çıkar.
Quaresma o konuda sınıfta kalmıştır.
Takım adamı olmadığını ispatlamıştır. Ve müthiş yeteneklerine, muhteşem ayak bileğine rağmen Beşiktaş’ı havaya uçurma ihtimali en az kanatlandırması kadardır. Huysuzluğu veya uyumsuzluğu sadece kendisini eksiltmez, ayarlarını bozar Beşiktaş’ın.
Futbolcu ilaç gibidir.
Tam doz değilse, yarım iyileştirmez “eksik” olur.