Bir kere Emre Belözoğlu’nun bundan sonraki maçlarda Fenerbahçe’yi topa ve oyuna hakim, dominant taraf haline getirmek isteği, çabası, ısrarı açık…
Puan tamam da… Hedefi, bir yandan sahada keyif alan, öte taraftan ekrana mahkum taraftara keyif veren Fenerbahçe. Çünkü sezon başından beri kendisi de keyif alamamış besbelli.
Deplasmanda kazanma rekorunu egale etmek üzere olan 11 galibiyeti topu rakibe bırakarak alan Fenerbahçe mi iyidir, yoksa baskın bir futbolla ancak beraberlik bulabilen Fenerbahçe mi, orası tartışılır… Hele Ligin son düzlüğünde çok tartışılır ama “her son yeni bir başlangıçtır”.
Ayrıca, kolay değil bu saatten sonra 30 maçlık ezberi bozmak.
O yüzden orta saha ile forvetin kopuklukları, takım halinde geçişlerde yapılan hatalar, özellikle hücumdan savunmaya geçişte organize olamamak gibi kusurlar henüz sırıtma aşamasında. Hele ilk yarıda, hele sahada yürüyen İrfan Can ile…
Valencia’nın Malatyaspor baraj hatasını çok iyi değerlendirip golü atmasından sonra Fenerbahçe’nin yediği beraberlik golü, bu “dönüşüm sancısının” fotoğrafıydı… Korner dönüşü Fofana topu aldı saha boyu sürdü, Mustafa’ya verdi al da at diye. Yetişebilen Fenerbahçeli bile yoktu ortada.
Neden?.. Önde ve baskılı oynamak farkı arttırmak istiyordu çünkü Fenerbahçe! İki serbest 8 numara onun içindi. Ne bilsin Emre Hoca İrfan Can’ı sahada uyuyup Ozan’ın ikinci santrafor gibi oynarken bir türlü sonuç alamayacağını.
Aynı istek ve bu istekle paralel ortaya çıkan “köstek” Emre Belözoğlu’nun sahaya sürdüğü on bire de yansımıştı aslında. İrfan Can’ı oynatabilmek için Pelkas’dan vazgeçmek, Ozan’ı ileri sürüp Gustavo’yu çakılı oynatarak hücumda takımı 4-1-4-1 ve 4-3-3 haline getirmek iyi bir fikir olabilirdi ama bu oyunun da pratiği gerekti başarılı olması için. İsabetli ve hızlı paslar lazımdı. Pelkas, Ferdi gibi topu ileride tutacak adamlar gerekliydi. İlk yarıda bunlar olmayınca direkt oynayan altı futbolcusu Covit’e takılmış Malatya için bile zor değildi Fenerbahçe’yi durdurmak.
Belözoğlu ikinci yarıya Pelkas ve Ferdi’yi alarak başladı, İrfan Can ile Osayi’yi dışarı aldı. Bu iddialı hamle, Fenerbahçe’yi rakip ceza alanına taşıdı. İleride topu kolay kaybetmeyen iki adamla oyunu rakip kaleye yıkabiliyordu Fenerbahçe. Hücum sonlandırabiliyordu. Her hücumda rakip ceza alanında dört-beş Fenerbahçeli olabiliyordu.
Malatyaspor ise bir yandan kontratak fırsatı kollarken bir yandan canla başla savunma yapınca Fenerbahçe’nin şut ayakları Ozan, Gustavo uzaktan şans denemeye başladı.
Ve sonunda ısrarla kazanmaya çalıştığı Samatta’nın formsuzluğundan bıkıp Thiam ile değiştirdi Belözoğlu. Belki daha erken değiştirse skor tabelası farklı olurdu. Penaltı bile attırmamak lazım bu adama.
Maçın son çeyreği geldiğinde Emre Hoca orta sahayı tamamen değiştiren çifte hamle daha yaptı.
Öyle bir hamle ki, rest çeker gibi; “üç puan alamaz ve şampiyonluk iddiamızı biraz daha yitirirsek hesabı bana sorun” demekti sanki. Güvenlik açısından katkıları bir yana, yavaş ve risksiz oyunuyla Fenerbahçe’yi her hücumda set oynamaya zorlayan Gustavo ile yorulan Ozan’ı kenara alıp Sosa ile Mert Hakan’ı sahaya sürdü.
Beklediği sürati bulsa da artık vakit geçti.
Malatya’da Fenerbahçe’nin kaçırdığı gollere ve baskılı oyununa mı bakılacak yoksa Emre Belözoğlu çarmıha mı gerilecek Fenerbahçeliler karar verecek artık.