Mustafa Denizli, Galatasaray’a neden gelmişti?.. Geçin stoperi, sol içi, taktiği, fiziği... Son tahlilde takımı düzlüğe çıkararak kulübün güçlenmesini, yücelmesini sağlamak için değil mi?
İmza töreninde de açık açık bu misyonunun altını çizdi elini taşın altına koymadan önce.
Olmadı... Futbol takımı eskisinden beter hale geldiği için bastı istifasını gitti... Ama hâlâ dolaylı da olsa Galatasaray Kulübü’nü yüceltme imkanı var elinde!
Nasıl mı?
Bir kulübün güçlenmesi sahada kazanmaya bağlı olduğu kadar çürük elmaların ayıklanmasına, bilerek veya bilmeyerek takıma/kulübe zarar verenlerin uzaklaştırılmasına bağlıdır aslında.
Galatasaray’ı tek başına Mustafa Denizli mi bu hale getirdi?
Hayırsa... Takımda/yönetimde de birileri olmalı değil mi?
İşte Denizli’nin görevi burada başlayıp bitiyor:
2/3 sezonda başından geçenleri kamuoyu ile paylaşması gerekiyor.
O zaman Başkan Dursun Özbek kalsa bile yönetimin değişmesine, Galatasaray Futbol Takımı’nın hizipçi/klikçi/egosantrik futbolculardan temizlenmesine büyük katkılar yapacak muhtemelen.
Şu Galatasaray’a bundan büyük hizmet var mı?
Henüz “omerta” yasasına uyuyor Denizli... Kimseyle yaşadıklarını paylaşmıyor.
Ancak iki kişinin bildiği şeyin sır olmaktan çıktığı bu dünyada, üstelik futbol gibi büyüteç altındaki bir sektörde, bir yandan da tırmalanırken Denizli daha ne kadar dayanacak?
Çünkü ufak ufak çıkıyor ortaya Denizli-Galatasaray birlikteliğinin kritik vakaları.
Örneğin Galatasaray Yönetimi Sneijder’in (hatta menajerinin) onayını almadan getirmiş Mustafa Denizli’yi!..
Hani neresi doğru diye bir laf var ya...
Futbolcusuna “hangi hocayı istersin” diye soran ve tersini yapan bir yönetim mevcut ortada.
Oturup düşünsünler şimdi; onaylamadığı teknik direktörün istifa edip gitmesinde Snaijder’in etkisi/katkısı/dahli oldu mu diye. Zerre kadar olmasa bile, yüz kişiye sorsanız 99’u “Sneijder yolladı hocayı” demez mi bundan sonra?
Sonra Burak meselesi... Derler ki, Burak’ı Denizli’ye sormadan yollamışlar Çin’e!..
Teknik direktörle imzayı atmadan Başkan çıkacak, “Galatasaray’ın durumu iddia edildiği kadar kötü değildir, yıldız futbolcular teslim edeceğiz hocamıza” diyecek... Yıldız yerine iki havai fişek alacaklar... Sonra da takımın tek golcüsünü Çin’e satacaklar.
Üstelik teknik direktörün bilgisi dışında... Doğruysa rezalet. Yanlışsa yine rezalet ama bu kez Denizli adına.
Tek golcüsünü yollamaya razı olduğu gün ceketini alıp gitmeliydi aslında Denizli değil mi?
Kim söyleyecek bu iddianın gerçekliğini?
Bitmez bu sızmalar. Ayvalık’ta zeytinyağı sezonu gibi, kamyon kamyon tekrarlanacak.
Ne olacak?.. Galatasaray bayat skandalların ısıtılıp piyasaya sürülmesi ile sürekli bir skandal mevsimi yaşayacak sezon sonuna kadar.
Ne yeni hocanın yenileyecek hali kalacak takımı, ne futbolcuların battıkları dedikodu çukurundan kurtulacak hali... Oysa Denizli yaşadıklarını anlatsa, deprem gibi olur biter her şey. Müthiş bir iyilik yapmış olur kulüp adına.
Susmakla gizli kalmıyor yaşananlar... Üstelik yanlış anlarlar:
Denizli Osmanlıcayı iyi bilir; “sükut ikrardan gelir” diye bir atasözü var!..
Şampiyonluğu masada kazanmak!..
Akhisar maçının ilk on birinde olmayacağını öğrenen Nani’nin beline ani bir ağrı, Fenerbahçelilerin zihnine de “Van Persie’den sonra Nani sorunu mu yaşanacak” endişesi saplandı durduk yerde!
Bu iş böyle... Futbollarının son baharındaki evrensel isimlerle sözleşme yapıyorsanız, ara sıra istirahat etmelerini, biraz kapris yapmalarını da göze alacaksınız.
Önemli olan, fizik ve moral açıdan üst noktada oldukları süreçlerden maksimum düzeyde yararlanmak, düştükleri zaman kulüp kuralları içinde en yüksek hoşgörüyle krizi atlatmalarını sağlamak.
Pereira bunu başarabilen bir hoca mı?..
Hayır... O kimseyi tınmayan, bildiğini yapan bir adam. Hatta “kör kör gözüm parmağına”!
İyi midir, kötü müdür bilemem... İşler iyi gidiyorsa “doğru yapıyor” diyorlar, tersi olursa “bu nasıl davranış” diye hesap sorarlar.
Ama biraz esnekliğin, biraz gönül almanın kimseye zarar getirdiğini görmedim ben.
Van Persie küskünlüğünde şahit olduk, araya Başkan Yıldırım girmek zorunda kaldı. Yoksa Van Persie kayıptı. Yani süper bir yıldızdan faydalanamamış olacaktı Pereira.
Şimdi de Nani mi başladı?..
Nani meselesi de Pereira’ya bırakılamayacak veya Nani’nin olgunluğuna emanet edilemeyecek kadar önemli konulardan biridir. “Üst akıl”ın şampiyonluk yolunda bir tek fireye bile tahammülü yok Fenerbahçe’de...
Yani muhtemel bir Aziz Yıldırım-Pereira-Nani yemeği görünüyor ufukta.
Sayın Aziz Yıldırım “şampiyonluğun sadece sahada kazanılmadığını öğrendik” dediğinde neyi ima ettiğini irdelemiş altında buzağı aramıştı herkes... Yemek masasını kastediyordu belki de!
Sahtekârlık madalyası
İnsanın en ağırına giden salak yerine konulmak!.. Ellerimiz acımıştı alkışlamaktan, gözyaşlarımız kurumuştu altın kız Aslı Çakır Alptekin ile gümüş madalyalı Gamze Bulut için...
Kolay mı!.. Esamemiz okunmayan atletizmde olimpiyat boyu duble yapmıştık Londra’da.
Artık bizim de tartan kahramanlarımız vardı...
Biz sayfalarca döşendik. İmkanı olanlar hediyelere boğdular. Devlet kesenin ağzını açtı.
Onlara ne yapsak azdı!..
Balayı bir olimpiyat arası dayanmadı maalesef!
Acı gerçek ortaya çıktı... Meğer Süreyya ablaları gibi iğneliymiş kızlarımız...
Dünya’ya rezil olduğumuza mı yanalım, kırılan gururumuza mı, dopingci kızlarımıza mı, aptallığımıza mı?
Bir bireyin maddi çıkarları için sahtekârlık yaparken koskoca milleti arkasına teneke bağlar gibi takmaya hakkı var mı?
Gidin bankayı falan dolandırın zengin olun kardeşim. Pokerde hile yapın.
Madem üçkağıda yatkınsınız hiç olmazsa bir avuç insanın canını yakın. 76 milyonun vebali alınır mı?
Bakın, yine olimpiyat tarihi geldi çattı...
Gıllıgışlı işlere tevessül edenleri uyarayım... Bugüne kadar dopingden yakalananlara “onun kocası yaptı, bunun hocası, şu daha çocuktu” diye tepkilerimize fren koyduk... Kıyamadık!
Ama artık tolerans kalmadı. Sakın yarışa falan katılmayın biyolojik pasaportunuza güvenmiyorsanız. Aksi halde TC pasaportunuzu size haram etmek hepimizin boynunun borcu olacaktır bundan sonra.
İstemiyoruz sahtekârlık madalyası.