Galatasaray-Trabzonspor hakemi Deniz Ateş Bitnel, nasıl oldu da yemyeşil çimenleri “Arap Baharı sonrası Orta Doğu’ya çevirip” haklı haksız herkesin tutuşacağı bir ateş yaktı ve “kazananı olamayacak” sadece yıkım vaat eden bir savaş icat etti?
Yetmedi, futbol üzerinden bizi Dünya’ya rezil etti?.. Karizmayı çizdirdi?
Bitnel’in “motivasyonunu” müdürümüz Tayfun Bayındır tek cümlede özetlemiş eleştiri yazısında:
“Cin olmadan adam çarpmaya çalışmak”!..
İşini kaliteli yapmaya uğraşıp uzun vadede benzerlerinden öne çıkmak yerine, bir maça “ön planda olmak” için ısmarlama giden her hakemi bekleyen acı son budur işte.
Şimdi Arap Baharı sonrası Orta Doğu gibi, “dış güçlerin” etkilerini, para ve çıkar ilişkilerini, psikolojik vaziyetleri, hileyi hurdayı ara dur işin yoksa...
Olay o kadar saçma ki, meseleyi “Singapur’daki bahis mafyasına kadar genişleten” beyinlere “hayal kurmayın” diyemiyor insan.
Ama bazen sebep “en basit” olandır.
Yani (eski) hakem Deniz Ateş Bitnel’in hırsları ve ruhsal sağlığı ana etken olabilir pekala!
Vücut dili bu olasılığı destekliyordu maçta.
Hem aynı meslekten ağabeylerinin hakemliği bıraktıktan sonra ortaya serilmedi mi benzer vahim durumları?
“Adama bak, bu faal hakemken yine iyi yırtmışız” demedik mi?
Bitner’de erken başlamış işte. Yorumcu olana kadar baskılayamamış.
Skandala uluslararası akçalı gerekçeler bulmaya çalışanları reddedemiyoruz ama bu fikrin belgesi ne?..
Bahisler Trabzonspor’un ilk yarıyı önde bitirip maçı Galatasaray’ın kazanmasına 30 misli veriyormuş.
İyi de, benzer maçların hemen hepsinde bahis oranları öyle.
Hem ilk yarıda Podolski’nin direkte patlayan füzesi beş santim aşağı inse, kim kurtarabilirdi ki bahisçilerin paralarını? Topuğundan mı vuracaklardı Bitnel’i?
O işler öyle kolay değil. Bitnel’in 76 milyonun gözü önünde “bireysel rezalet” için talep edeceği milyonları geçin, gelecek on yılda alabileceği hakemlik maaşı bile bir milyon dolara yakınken, iletişim ağında bir köy kadar küçülmüş dünyada, tüm bahislerdeki aşırı oyunlar İnterpol’den iyi takip edilirken, kim, nasıl, kaça kurabilir böyle bir tezgahı da üzerine bol para kazanabilir?
Nadiren malımızı, canımızı, ırzımızı emanet ettiğimiz polislerden bir tanesi cinnet geçirip mala, cana, ırza tasallut eder ya... Deniz Ateş Bitnel’inki de sahada cinnettir.
Bitnel ve ondan sorumlu olanların “gereğini yapmasıyla” bitmelidir vaka.
Salih Dursun
İpin ucunu kaçırmış hakemin elinden kırmızı kartı alıp hakeme göstermek, “sen çık dışarı” demek, futbolda görüldük bilindik bir eylem değil... İşin güzeli şiddet içermiyor... Haksızlığa karşı cezayı göze alarak gösterilen sıra dışı bir tepki olduğu için kahramanlık kategorisine girip, her insanı yüreğinin bir kılcal damarından yakalıyor.
Üstelik Galatasaray-Trabzonspor maçında yapıldığı için etkisi yüze-bine katlanıyor.
Dolayısıyla popüler kültürün en başat alanı futbolda Salih Dursun’un Spartaküs benzeri bir “halk kahramanı” mertebesine erişmesi kaçınılmaz görünüyor.
“Salih Dursun, Bitnel gitsin”!
Herkes dilediği yerden tutuyor olayı...
Avrupa’ya göre Türk Futbolu’nda kaosun belgesi futbolcunun elindeki kırmızı kart.
Bize göre hakem sıkıntısına son verecek bir milat.
Hakem yanlışları ve tartışmalarından bıkan vatandaşlarımız “helal olsun Salih’e” diyor.
Anadolu kulüpleri Salih Dursun’u bağrına basıyor.
Yorumcular, maçtaki tek doğru kırmızı kartın “Salih Dursun’un elindeki” olduğunu söylüyor.
Ama ortada bir gerçek var; olayın Dünya’da rastlanmayan kalibresi!
“Türk icadı” gibi...
Evet... Her vatandaş kadar yasalara uygun olmayan hatalı uygulamalara uymama hakkı vardır Salih Dursun’un da... Tepki gösterme hakkı vardır.
Deniz Ateş Bitnel’in “görevini kötüye kullandığı, yetkilerini aştığı, kötü niyetli veya aklı başında olmadığı” kabul ediliyorsa eyvallah... Aksi halde futbolun kurallarına göre ceza almalıdır Salih Dursun.
Paradoks gibi gözükebilir. Lakin toplumsal düzen için pek çok haklı insanın hakkını korurken yaptığı kural dışılıklara karşı yaptırımlara uğramasını nasıl vicdanen değil ancak hukuken onaylayabiliyorsak, Salih Dursun’u alkışlasak bile cezasını saygıyla karşılamak gerekir.
Dursun’u kurtaracak olan Bitnel’in cezalandırılması, verdiği kararların yok hükmünde olmasıdır.
Futbol hukuku karar vermeden Salih Dursun’u “kendi niyetine kaldıraç yapmak” en çok Salih Dursun’a zarar verir.
Muharrem Usta
Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta’yı tebrik edeyim başlamadan... Bize ve daha önemlisi cümle kulüp başkanlarına terbiye kurallarını zorlamadan, bağırmadan, çağırmadan, tehdit etmeden, taş ve çamur atmadan da nasıl (çok ama çok) sert konuşulur, hak aranır, rest çekilir, gösterdiği için!
“Şeref, namus, haysiyet, onur” kavramlarını kullanarak yapılan bir “başkan açıklamasının” bu kadar hakaretten uzak, ajitasyondan azade, “ben” değil “bizci”, sorunun ortak paydasında odaklanmış ve hedefi on ikiden vuran netlikte olduğu görülmedi uzun zamandır.
Hem de Trabzonspor’un sahada uğradığı bir felaketin ardından... Tebrikler Başkan.
Şimdi sıra Trabzonspor taraftarları ile Trabzon halkında... Kolay değil tabi... O taraftar ve halk ki, yıllardır “senin hakkını yiyorlar”, “seni aptal yerine koyuyorlar” dolduruşuyla “seçtiği adamların doğru oynaması gereken satrançta” piyon yapıldı.
Şimdi en vahim durumda yepyeni bir “paradigma” koydu ortaya Muharrem Usta:
“Siz durun, sorunu biz halledeceğiz”...
İşin doğasına uygun olan bu değil mi?..
Kulüp yönetimi niye seçilir?
Kulübü iyi yönetmek dışında haklarını da korumak için... Her sorunda taraftarı öne süreceksen yönetime ne gerek var?
Peki bir kulüp yönetimi, kendi hakkını korumak niyetiyle diğer kulüplerle birlikte beslendiği toprağı zehirlemek hakkına sahip midir?
Hayır, asla... Belki de ilk görevi o toprağı korumaktır ki, kendi kulübü de yaşayabilsin.
İşte Muharrem Usta’nın, sahada takımını perişan eden Deniz Ateş Bitnel’i bir kenara koyup her kulübün dert yandığı hakem yanlışlarını ortadan kaldırmak için çok sert ama tarihe geçecek hassasiyetle harekete geçmesi bu niyetledir.
Usta’nın dediği gibi “milat olması için” hareketi sokakta sulandırmamak gerekir.
Trabzonspor taraftarı ve Trab zon halkı müsterih olsun, görevinden çok daha fazlasını idrak etmiş bir yönetime sahiptir yıllar sonra.
Mustafa Denizli
Çok merak ediyorum; Mustafa Denizli Pazar akşamı maç sonu basın toplantısında değil de Maraton programındaki koltuğunda otursaydı, Galatasaray-Trabzonspor maçı hakemi Deniz Ateş Bitnel’e ilişkin neler söylerdi?..
“Ben görmedim”, “Bana hakem kararları yanlıştı şikayeti gelmedi” falan diye lafı geveleyemezdi değil mi?
Şansal Abi, lafını esirgemez; “Hayrola hocam” uyarısı geliverir araya reklam girerdi kesin.
Beyan esastır bizde...
Sayın Denizli gerçekten kulübeden sahayı göremiyorsa, yandı Galatasaray... Bir ekran koysunlar bari kulübeye.
Ama Galatasaray’ın hocası olduğu için Bitnel’in Trabzonspor’u “ince ince de değil” kör bıçakla kart kurt doğramasını görmezden geliyorsa... Ve bunu Beşiktaş’la oynadıkları maçta hakemin “çok ince doğramalarından” şikayet ettikten sonra yapıyorsa... Üstelik bu çifte standartlara Galatasaray’ın şampiyonluk ümidi bile yokken, sadece o kulübede biraz daha ikamet etmek için tevessül ediyorsa... Vah Mustafa Denizli vah.
İstediği kadar tecrübeli olsun, istediği kadar bilsin, başarsın, bir hoca gittiği takımda berbat sürprizlerle karşılaşıp kimyası bozulmuşsa, demek hedefsiz bir galibiyet için bile bırakın kariyerini muhtemel yorumculuk geleceğini tehlikeye sokacak saçmalıklara giriveriyor.
Denizli hiç bu kadar üst üste kaybetmemişti.