İzlanda’ya üç çekse de... Bugün Konya’da yenilip boynu bükülse de fark etmez... Doğrudan finallere çıksa da... En iyi üçüncü veya en kötü üçüncü olsa da... Hollanda’ya geçilip Fransa’ya gidemese de... Ne gam!..
Önemli olan; bu Milli Takım görevini yapmıştır.
Futbol adına yapamamış olsa ne yazar!..
Millet baba... Milli Takım milletin evladıdır.
Kızarız ama silemeyiz... Küseriz; sürdüremeyiz.
Söyleniriz... Ama söylediklerimiz, sevgimizi bağlamaz.
O bizdir, biz o. Etle tırnak gibi.
Ülkesine bir tek faydasını gördüğümüz gün, taparız evladımıza.
Kaldı ki, kötü başladığı elemelerde, günden güne yükselen bir ivmeyle düzelmiştir Milli Takım.
Gençleşmenin sancılarını yaşamış, ergen delikanlı gibi eli ayağına karışmış, sağa sola çarpmış, belki geç kalmış ama toparlanmıştır.
Zamanı geri sarıp bu Milli Takım’ı ilk maça koysak, “Avrupa Şampiyonası Finalleri garanti” demeyecek kimse yoktur mutlaka.
“Arıza” onarılmıştır... Fransa’ya gitse de gitmese de bu Milli Takım’da gelecek vardır, umut vardır kısaca.
Çok daha önemlisi Prag’daki tribün manzarasıdır.
O muhteşem manzara.
İyi futbol, başarı, keyif, onur, kıvanç tamam da... Asıl ne bekleriz Milli Takım’dan?
Ortak hislerimizin kesişme noktası olmasını değil mi?
İster hüzün, ister sevinç... İster anlık, ister yıllarca... Milletin duygularını aynı odakta birleştirebilen, her türlü husumeti, çekişmeyi, rekabeti bir an, doksan dakika veya ömür boyu ikinci-üçüncü plana iten Milli Takım’a Milli Takım derim ben.
Bu Milli Takım başarmıştır. Belgesi de Ters Köşe’yi seve seve ona devrettiğim fotoğraftadır.
Fazla söze gerek yok.
Taziye evinde rahmetli(ler)den başkasına övgü olmaz. Çok da konuşulmaz.
Fotoğrafa bakın anlayın ne demek istediğimi.
Kızsak da küssek de evlattan ayırmadığımız Milli Takım, ulusça evlatlarımızı kaybettiğimiz şu en zor günlerimizde kucaklaşmamıza vesile olarak “birinci’ görevini yapmış, geleceğimizin karanlığına bir kibrit çakmıştır.
Dikkat edin; Çek’leri yendiği için değil... Kaybetseydik birlikte ağlayacaktı o formaların içindeki gençler.
Daha ne olsun.