İyi transfere “pastanın çileği” benzetmesi eski bir Galatasaray başkanının icadıdır ama sezonun ilk resmi maçında ortaya çıktı ki, Fenerbahçe takımı, tıka basa doldurulup İsmail Kartal’a sunulmuş “yeme de yanında yat” güzelliğinde, pahalı, kaliteli bir “çilek sepetidir”!..
Zimbru topçuları ileride çocuklarına Kadıköy’ü “cehennem” benzetmesiyle anlatırlarsa ne teşbihte hata yapmış olacaklar ne de gerçekte!.. İlk yarının son yarım saati dışında kaleye takır tukur gol yuvarlayan bir rakip ve neredeyse ölümcül sıcaklıkta bir havaydı Kadıköy’de gördükleri.
Hiçbiri durduramadı Fenerbahçeli futbolcuları… Ne yeni tanışmış olmaları ne yeni başlıyor olmaları ne de cehennem sıcağı.Kalite böyle bir şey işte. Her türlü parametrenin üzerinde.
Dev cüssesine karşın bir gelincik çevikliği ile rakiplerin arasından sızarcasına geçip orta yapan, anahtar paslarıyla oynadığı kadar oynatmayı bilen, gol kulesi Dzeko mesela... Dün bir, bugün iki; adam yeni geldi ama sadece gol atsın/kazandırsın diye değil, arkadaşlarına örnek olması için de getirildiğinin farkında.Golcü sıfatı biraz hakaret gibi Dzeko’ya; “top ehli” o. Üstat yani… Artı tecrübe. Karşımızda kült filmin yönetmen/oyuncusu var sanki.
Sonra Tadic. En zoru en kolayca yapan adam. Rahat ve özgüvenli oyunu seyirlik.Ama bitmedi… Lider ruhu yaradılıştan.Takımın Kaptanı Dzeko, İsmail Kartal’ın kaptanı Tadic. Sahada çift kaptanla oynuyor Fenerbahçe! İkisi de konuşuyor maçta, oyuna akıl katıyor, arkadaşlarını yönlendiriyor. Hatta İsmail Kartal bile itiraf etti maçta sonra “bana da yardımcı oluyorlar” diye.
Buram buram sorumluluk alma ve kararlılık duygusu saçıyorlar etrafa Dzeko ile Tadic. Maç bitince, tıpkı bir teknik direktör gibi eksikleri masaya yatırmaya çalışmak sorumluluk ve kararlılık göstergesi değilse nedir?
Bu sezon, “Jesus’un boz-yapı” değil, yetenek ve emeğin özgür kılındığı bir takım olacak gibi Fenerbahçe.
Kent ve Szymanski belki ekstra sorumluluklara girmediler henüz. Ancak, her takımın öpüp de başına koyacağı şekilde görevlerini tam yaptılar.
Fenerbahçe rakibi ezdiği için savunmadaki Djiku “merkez valisi” gibi kaldı ama topu oyuna sokması on numara.
Peki, yeni takım üzerine monte edildiği eski Fenerbahçe temeli?
Onlar, yenilerle olumlu bir etkileşim içindeler. Asrın sıcağında sahayı biraz daha ısıttı Osayi örneğin. Bindirmeleri, koridorlardan gelen topları toplaması bir basamak üstteydi. Futbolun terazisi yok ama yüzde elli fazla bir Osayi vaat etti yeni sezona.
Ferdi… Akıl karıştıran transfer söylentileri ortasında. Sezon başlangıcı yetmezmiş gibi bir de ızgara sıcağı… Biraz eksik, biraz aklı karışık olsa kim söz edebilirdi Ferdi’ye? Ama o bıraktığı yerde. Yine sahadaki her çimle hasret giderdi ve bir de fantastik golle TSE belgesini yeniledi Zimbru karşısında.
Tadic ile adeta eküri olan Mert Hakan, geçen sezonki gibi yerli kontenjanından oynatılacak Mert Hakan mıydı? Hayır. Transfer bombası olarak Fenerbahçe’ye geldiği günlere gönderme yaptı doksan dakika.
Meziyetler, yetenekler, sorumluluklar harmanı bir takım ile işine ibadet edercesine sarılmış bir teknik direktör ve barışık, mutlu tribünler, çilek sepeti gibi Fenerbahçe’yi tadına doyulmaz kılacak besbelli.
Bir de Cengiz Ünder gelirse…
Fenerbahçe bir çilek sepetiyse, Cengiz “Osmanlı çileği” olur. Hani o kırmızıdan beyaza doğru degrade sıra dışı rengi, eşi bulunmaz lezzeti ve mis gibi aromasıyla insanın her duyusunu coşturan ve damak çatlatan Osmanlı çileği var ya… İşte odur Cengiz.
Çünkü, yurtdışından transfer edilip yabancı kuralını aşmaya yarayacak hoş bir paradokstur kendisi.
Alınabilecek en iyi yerli kanat forvettir. Dzeko’nun “kardeşidir”. Kalitesi sorgulanamaz. Hem zenginlik katar hem de “sahada üç yerli” sıkışıklığına ilaç olur. Yakışır Fenerbahçe’ye.