Ne dersiniz!.. Galibiyet serisine rağmen, hiç sektirmeden, sürekli İsmail Kartal’ın kulağını çekmek, akıl vermek, nasihat etmek huyumuzdan vazgeçmenin zamanı gelmedi mi artık?.. Hoca, Avrupa’da 7’de 7 yaptı. Süper Ligi de katarsanız 11’de 11… Rakipleri dize getiriyor, “o niye var-bu niye yok” bilgiçlerinin elinden kulağını kurtaramıyor bir türlü.
Bariz hatalar olur; dökülen adamı çıkarmaz, rakibin açtığı koridoru görmez, tamam. Ama gelmeyince karalar bağlanan 6 numara da dahil her bölgede 3-4 kaliteli adam olan bir takım için “sahada olmayanı” işaret etmek, kof kolaycılık değil de ne? İkaz ile paylama arası buyurgan tavsiyeler biraz ayıp olmuyor mu? Buyurun işte, Bükreş’i, Partizan’ı gol yemeden geçerek gruba yükselen Nordsjaelland karşısına bir takım çıkardı; Ne Tadic ne Dzeko ne Becao ne Ferdi ne Szymanski var kadroda… Maçtan önce bir “Küçük Jesus” lakabı takmadıkları kaldı Kartal’a!
Kritik ve önemli ilk grup maçında “rotasyon değil rehabilitasyon takımı” kurmuş muamelesi. Oysa… Sahadaki kurgunun, başta Batshuayi olmak üzere kendini dışlanmış hissedenlerin mırıldanmasını bıçak gibi kesmesi bir yana, Ali Koç dönemindeki ilk görevinde İsmail Kartal’ın 14’de 13 yaptığı, güvendiği, Fred takviyeli Mert Hakan ile Crespo var orta sahada. Mert Hakan her yere saldıran pozitif oynayan, Fred anahtar pas veren, önde baskıyı yöneten kahraman. Batshuayi golünü de atıp mutlu oluyor, menajerine yakınamaz bundan sonra. Sezonun ilk transferi Kent, kendisine “istepne” muamelesi yapıldığını söyleyemez, Crespo coşuyor tabi…
Ön direğe koşu yapıp arka direğin yan ağlarına yolladığı ilk gol onun takıma dönüş balosu oluyor. Oosterwolde sürekli yükselişte ve amansız bir mücedele içinde. Adım attırmıyor rakibin yıldız adayı İbrahim Osman’a. Livakoviç ise niye peşinde koşulan bir kaleci olduğunu ortaya koyuyor net pozisyona net kurtarışla. Genç, dinamik, koşucu, çok iyi pas yapan Nordsjaelland karşısında santradan itibaren önde baskı yapan, hatta ilk golü 16. Saniyede Mert Hakan’ın ayağından kaçıran Fenerbahçe kadar “uyumlu takım” az bulunur bizde… İçerde baskı yiyor zorlanıyor; Avrupa’da baskı yapıp Avrupalı gibi oynuyor çünkü. Hareketli, alan yaratan, önde amansız basan bir takım oluveriyor. Rakip, Danimarka Ligindeki rakibi Kopenhag kadar güçlü bir takım olsa da açıkçası “toy” geliyor Fenerbahçe’ye ki, o takımı kimse beğenmemişti sahaya çıktığında. İlk yarıyı 2-0 bitiriyor Fenerbahçe.
İkinci yarıya kornerden Serdar Aziz’in golüyle başlıyor. Üçüncü golden sonra iki değişiklik yapmış rakip karşısında tempo düşürmek biraz pahalıya patlıyor. 55’de skor 3-1 oluyor ki, şans eseri Nordsjaelland forvetlerinin önünde kalan bir topla. Fenerbahçe başladığı gibi sürdürüyor hiç kafayı takmadan… 62’de Kent, 65 ve 70’de Fred’in kaçırdığı goller, ya ön alan baskısından ya da kontrataktan yaratılan pozisyonlar. Yani önde baskının bonusları!
İsmail Kartal Mert Hakan, Batshuayi ve Kent’in yerine İrfan Can, Umut ve İsmail’i aldıktan sonra Syzmanski’yi de alıp rakibin boş bıraktığı arka alandan 4. Golü bulma hesapları yaparken, gerçekten Syzmanski çok yaklaşıyor gole ama zaman yetmiyor. Fenerbahçe’nin önde baskı yapan takımlara karşı zorlandığı maçların ardından, kurguyu değiştirip önde baskı yaparak zor rakibi kolay geçtiği dün geceden alınması gereken birinci ders, İsmail Kartal’ı artık rahat bırakmaktır. Çekin elinizi Kartal’ın kulağından