Emre Belözoğlu’nun maçtan önceki korkusu kabusa döndü ve Fenerbahçe’nin “çalıştığı yerden gelmeyen” Sivasspor ile goller, hem hoca hem takım adına sadece hezimet değil, etkileri zamanla artacak üç vahim olayın başlangıcı oldu.
Birincisi Belözoğlu, Erol Bulut’un Kadıköy’ü açık büfe haline getirme “tekelini” elinden aldı. Trajik!
İkincisi, şampiyonluktan bahsederken ikinci başladığı maçtan üçüncü çıktı ki, kazansa Beşiktaş yenildiği için şampiyonluk işten bile değildi. Trajikomik!
Üçüncüsü ise yeni sezonda teknik direktörlüğe devam etme ihtimali ortadan kalktı Belözoğlu’nun. Dramatik!
Olsun… Sportif direktörlük koltuğu hazır onun.
“Yeni” bir hoca bulur Fenerbahçe’ye; olmazsa “yine” hoca olur!
Bu mudur “Fenerbahçe’nin vizyonu”?
***
Emre Hoca geçen hafta 35. dakikada döndüğü yanlışı tekrarlamamak niyetiyle Gökhan’ı ve Ozan’ı yerlerine koyup Mert Hakan’ı kulübede bırakarak başladı ama daha oyunun başında İrfan Can sakatlanıp çıkınca Mert Hakan sahadaydı.
Yani geçen haftanın “hatasına” razı oluverdi daha baştan.
Üstüne üstlük sahada devrenin yarısında ortada gözükmeyen bir Ozan ve Sivasspor’u en sağlam kanadından delmeye çalışan bir Mesut vardı.
Peki, yok muydu Mesut’a markajdan kaç ortadan oyna diyecek bir adam? Gökhan- Caner etkisiz, Pelkas bile kötü günündeydi.
Neredeydi motivasyon? Fenerbahçe’de “Şampiyonlar Ligi ihtimaline” iştahlı kimse kalmamıştı sanki. Belki Emre Belözoğlu iştahlıydı ama kaşığı tersten tutuyordu!
Bilmeyen yoktu; stoperleri sakat olsa da Sivasspor’un agresif savunması, hızlı kontratakları ve kanatları hata kaldırmazdı.
Fenerbahçe’yi daha çıkarken durdurmak isteyen Sivasspor, adeta Szalai ve Tisserand’ın topu oyuna sokmasına engel oluyor önde kalabalıklaşmak niyetindeki ev sahibini daha setin başında geriye çekiyordu.
Sivasspor bu taktiği başardığı sürece Fenerbahçe’nin öndeki beşlisi ya atıl kaldı ya da top çıkarmaya yardım etmek için orta sahada dolaştı.
Boşuna bir talimat beklediler kulübeden?
Özünde iki takım da benzer şekilde oynuyordu ama Sivasspor daha organize ve disiplinliydi. Sanki o şampiyon olmak istiyordu!
Fenerbahçe ancak Kayode’nin direkten dönen şutundan ve 25. dakikadan sonra Mesut’un gayreti, Ozan’ın oyuna dönmesi ile oyuna ağırlığını koymaya, rakip kalede çoğalmaya başladı.
Aslında sonun başlangıcı da bu oldu…
Fenerbahçe’nin çözüldü sandığı Sivasspor uzun toplarla kontratakları için fırsat arıyordu ve devre biterken buldu. Çünkü oldum olası hücumdan savunmaya geçmekte yavaştı Fenerbahçe. Hızla alan daraltamıyordu. Szalai’nin hatasında Kayode topu Fenerbahçe ağlarına yolladı.
İkinci yarıya Szalai yerine Gustavo’yu alarak başlayan Emre Belözoğlu üç dakika sonra bir şok daha yaşadı. Tisserand-Gustavo yan yana alışılmadık bir ikiliydi, daha kötüsü onlar da birbirlerini tam anlayamıyordu. Szalai’nin yokluğunda, ceza alanına gelen ortayı Gustavo’nun müdahalesine kalmadan kaleye yollayan Sivasspor’lu Hakan oldu. Bu savunmanın değil Fenerbahçe taktiğinin hatasıydı.
2-0 ardından Emre Belözoğlu Ozan ve Pelkas’ı kulübeye aldı bir hızlı bir golcü adam Cisse ile Osayi’i soktu ki, bu hamle biraz “ya tutarsa” kıvamındaydı. Valencia sola, Osayi sağa, sezon boyu keşfedilememiş Cisse santrafora geçti. Tek faydası Mesut’un üzerindeki baskının azalması ve işe yarar paslarının artmasıydı. Otomatikman oyunda Fenerbahçe üstünlüğü arttı. Sivasspor’un direkten dönen ikinci şutunu saymazsak uzatmada Fenerbahçe’yi umutlandıran gol de Mesut’un tek topundan geldi zaten. Ama yetmedi.
Büyük hayal kırıklığı.
Fenerbahçe’nin “hatayı” kurallarda hakemlerde değil takım yapısında, hocasında, futbolunda arama zamanıdır bundan sonra.