Yapı ne kadar “büyükse” ve daha da yüceltmek için ne kadar zenginleştirilip süslenmişse, yıkılırken çıkardığı gürültü, toz duman da o kadar büyük olur maalesef.
Acı da büyür, üzüntü de, kızgınlık da...
Tıpkı Fenerbahçe gibi.
Ve doğal olarak “suçlu” arar hayal kırıklığı içindeki kitleler.
Valla Aykut Kocaman o kadar “büyük hoca” ve suçu üstlenmek için o kadar uygun fırsatlar yaratıyor ki, fatura adresini bulmak kolay oluyor Fenerbahçe’de.
Madem Giuliano, Soldado oynayacak durumda, böylesine vahim böylesine önemli “ikinci” sezon açılış maçında neden ezber bozulmaz en baştan? Mutlaka mağlup duruma mı düşmesi ve hocanın ustaca müdahalesi ile takımı beraberliğe mi taşıması lazım yoksa?
Bu mudur Fenerbahçe’nin 40 bin kişiye sunacağı zafer?
* * *
Kadrosu “temkinli” sinyali verse de maça 20 yıllık tarihi değiştirmek niyetiyle çıkmış gibiydi Trabzonspor. Hele ilk dakikalarda öylesine istekliydi ki, sahadan topu alsanız, Fenerbahçeliler ile ikili mücadeleleri bırakmazlardı.
Isırıyorlar, saldırıyorlar, olmadı acı fauller yapıyorlardı. Fenerbahçe ise şaşırmıştı. Hızlı paslaşan, dikine oynayan Trabzonspor’un sahadaki üçgenlerle kurduğu küçük hücrelere hapsolmuşlar, Burak’ı durdurmak için geri yaslanan Topal ve Souza iptal olmuş, Valbuena ile Dirar rakip kaleye orta yapacak kadar yaklaşamıyorlardı. Yapsalardı da işe yaramazdı o dakikalarda. Van Persie çoktan emekli olmuş ama kendisi farkında değildi.
Aslında bu koşulları yaratan Ersun Yanal’ın taktiğinden çok Aykut Kocaman’ın tercihleriydi. Edilgen futbola yeşil ışık yakmıştı. Yine sağlamcı yolu tercih etmiş, maçı kazanmak için gereken kadro yapısını ikinci devreye bırakmayı hesaplamıştı.
Aykut Kocaman’ın bu tarzı sadece galibiyetlerden uzaklaştırmıyor takımı, faturanın Mehmet Topal gibi Volkan Demirel gibi, Ozan Tufan gibi futbolculara kesilmesine de sebep oluyor seyirci tarafından; o da ayrı mesele...
Maçın erken dakikalarında şans Fenerbahçe’nin yüzüne güldü; Burak 5. dakikada attığı golden dört dakika sonra sakatlandı. Yerini N’Doye’a bırakması on dakika sürdü ve 20. dakikadan itibaren oyunun rengi değişti.
Çünkü Trabzonspor’un hücum ihtimali örselenmiş gol şansı neredeyse sıfırlanmıştı. Artık Fenerbahçe’nin sadece orta sahası değil stoperleri bile maça katılabilirdi. Öyle de yaptılar. Arkadan başlayan taşkın Fenerbahçe’nin orta sahası ile forvetine doğru halkalandı... Ancak beraberlik golünü Trabzonspor’un başarılı file bekçisi Onur engelledi uzun süre.
Fenerbahçe’nin en çalışkanlarından Alper, hiç sevmediği forvet arkasından vazgeçip sağa yaslanarak kendi yarattığı pozisyonla beraberlik golünü attığında kronometre 45’i gösterdiği için bu moral ve rakibin şokundan yararlanamadı Fenerbahçe.
Karşılaşmanın ikinci yarısına zaten sahada olmayan Van Persie’nin yerine Giuliano’yu alarak başlayan Aykut Kocaman aynı zamanda tribünleri dolduran Fenerbahçe seyircisinin de istediğini yaptı.
Evet... Seyirci yeni transferleri görmek istiyordu artık Fenerbahçe’de. İki ay sonraya randevular kesmiyordu.
Ancak Dirar ve Isla’nın ileri çıkıp geri dönemediği bir anda Olcay’ın uzaktan Volkan’ı avlaması maçın üçte ikisi bitmişken yani adımlar gerektiriyordu.
Tabi Aatıf ve Soldado hamlesi de geldi ama 2-1 mağlup durumdayken... Üstelik Fenerbahçeli futbolcularda bireysel hatalar arttıktan, doğru pas yüzdeki düştükten sonra.
Artık sadece savunma yapan Trabzonspor ile gol atmak için çabalayan ama yakın geçmişinde rakip kaleye 16 şut atıp oyunu mağlup bitirmiş Fenerbahçe vardı sahada.
Fenerbahçe’nin imdadına penaltı yetişti de tozu dumana katacak “çöküş” şimdilik ertelendi.
Ne seyircinin dönüşü ne takımın ümit vermesi; bu maçın Fenerbahçe’ye tek getirisi oldu... Yeni futbolcuların yer alacağı yeni modelin eskisinden çok daha iyi olacağını öğrendi.