Aslında lige hiç de fena başlamayan Galatasaray’ın aylar sonra seyircisiyle buluşması düğün dernek olmalı değil mi?..
Ne gezer!.. Birileri ortaya atmış “Takımı Sneijder yönetiyor”diye... Pankartlar afişler; “Riekerink’e destek” mesajları doldurmuş Arena’yı.
Yahu Bayram da geçti seyran da; puan cetveline göre hiçbir desteğe ihtiyacı olmayan teknik direktöre destek niye?
Çünkü taraftar yönetime kırgın...
Riekerink’i yüceltip kulağını çekiyorlar onların.
Ne gerek var kendi ayağına kurşun sıkmanın?
Bakın; futbolcular da insan... Etkileniyorlar. Coşkulu olmak istiyorlar, olamıyorlar. Her iki yarıda da onar dakika sürdüremiyorlar o havayı.
Bu kafayla Rizespor’u yenersin ama ligi domine eden Beşiktaş önünde ne olacak acaba?
Kendi stadında seyircisiyle buluşan Galatasaray maça baskı ve coşkuyla başladı doğal olarak...
Eren’in golü bu coşkunun doruk noktasıydı.
Gerçekten maç boyunca varını yoğunu ortaya koyan 1.90 boyundaki Eren’in taklacı güvercin gibi havada ters asılıp röveşata ile kaleye gönderdiği gol Galatasaray açısından estetik şaheseri, Rizespor kalecisi için çaresizliğin resmiydi.
Ancak goller yağmur gibi yağacak sananlar yanıldı.
İlk 45 dakikanın 6. dakikasına denk gelen golden sonra Galatasaray’ın temposu gittikçe düştü, doğru dürüst pozisyona bile giremedi bir daha ilk yarıda. Tribünleri dolduran Galatasaray taraftarları da üretilen pozisyon, yaratılan tehlike olmadığından sarı-kırmızılı futbolcuların bireysel takipçiliklerini, ısrarlarını, gayretlerini alkışlamakla yetindiler.
Neden? Burada temposu düşene değil, o tempoyu düşürene bakmak lazım biraz.
Hikmet Karaman maçtan önce “Skor önemli değil, dediklerimi yapsınlar yeter” demişti ya...
Çaykur Rizeli futbolcular, gol dışında aynen yaptılar ilk devre. Alan daraltıp orta sahaya hapsettiler Galatasaray’ı. Top o kadar çıkmıyordu ki savunmadan, Sneijder santranın gerisinde oynuyordu top Galatasaray’dayken. Bruma ısrarla oynamak istiyor ancak izin vermiyorlardı Rizeliler. Ve golcü Eren’e top gelmiyordu. Çalışmayan sağ tarafın nedeni de Sabri’ydi Galatasaray’da.
Oysa tek tek bakınca hiç de fena oynamıyordu Galatasaraylı futbolcular.
Tolga ile Selçuk orta alanı kilitlemiş, Bruma istekli, Sneijder coşkuluydu. Klasik defans hataları yaşansa da ilerde tek başına kalmış Atiemwen tehlike yaratamıyordu. Normal şartlarda Galatasaray farkı erken açardı.
İkinci devre çok daha geniş alanda oynamaya başladı Rizespor. Kendi planlarına göre gol aramak istediler.
Bu da akınların karşılıklı olması sonucunu getirdi. Karşılıklı ama baskın taraf Galatasaray. Bir süre sonra Galatasaray’ın temposu düşse de pozisyonlar ardı ardına geldi ama bu kez Rizespor kalecisini geçemedi Sarı-Kırmızılılar.
Maçın 80. dakikasında yorulan Yasin’in Sinan ile değiştirilmesi ve yorulan Rizesporlular’ın oyundan düşmesi ikinci Galatasaray golünün altyapısını sağladı. Yine Sneijder’in asistini bu kez kafayla müdahale eden Eren maça damgasını vuran adamdı.
Maçın son dakikasında Galatasaray’ın kazandığı penaltı ise gerçekten dramatik bir olaydı. Selçuk kullandı, direkten döndü... İyi mi oynuyor, kötü mü tartışması yapılan Selçuk konusu böylece Galatasaray’ın kaynayacak kazanı olarak gelecek haftalara devretti.
Bırakmalı bu işleri Galatasaray...
Takımı kim yönetiyorsa hiç de fena yönetmiyor işte...