Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Siz hiç Amasya mitingine sepet sepet elma ile çıkan, Afyon mitinginde kulağına kiraz takan bir siyasetçi gördünüz mü?..
Veya Giresun’da boynunda fındıktan çelenkle halka hitap eden bir lider?
Her politikacı gittiği kentin futbol takımına ait bir atkı doluyor ama boynuna.
Bir de “modern” stat sözü...
Olmadı, -sporun hakça rekabetin ruhuna aykırı ama- üst lige terfi için destek...
Spor, bu kadar.

Oysa vatandaş spor adına ne bekler memleketi yönetmeye talip olandan?..
Hadi kendisinden geçti diyelim; evladının spor yapacak olanaklara kavuşmasını değil mi? Çocukları yetenekliyse spordan ekmek yesin, değilse spor ile sağlam bedene ve nihayetinde sağlam kafaya sahip olsun bari.
Seyircisi olduğu takım siyasetçi tarafından benimsense, atkısıyla şereflendirilse ona ne katkısı var?

Haberin Devamı

Bitmedi... Vatandaş ülkesinden yetişen sporcularla gurur duymak ister.
Keşfedilsinler, yetişsinler, madalyalar, şampiyonluklar kazansınlar... Olimpiyatlar, dünya şampiyonaları, Ay-Yıldız, İstiklal Marşı ve iki damla göz yaşı. O kadar.
Devlete ve onu yöneteceklere kalan ise spor yapanların sağlığı, onların başarısına sevinenlerin mutluluğu olmalı.

Lakin bu işler “adamak kolay, ödemek zor” cinstendir! Ortak akıla baş vurmak, kafa patlatmak, kaynak ayırmak, sabırla sürdürmek gerekir ki, gelmiş çatmış seçim arifesinde hiç sırası değildir!
Siyasetçiler gerçekten severler mi sporu, önemini kavrarlar mı, yoksa sandığa dolgu malzemesi olarak mı kullanırlar; anlamak için siyasi partilerimizin seçim beyannamelerine bir göz atmak yeter!
Senet anlamına gelen yazılı belgelerin “niteliğini”, yani ucu açık fikirleri, boz-yap modeli reaksiyonel projeleri, durmadan tekrarlanan yuvarlak lafları bir kenara bırakıp sadece “nicelik” açısından incelediğinizde bile “siyasetin sporla tek kale maçını” görüyorsunuz.

Mesela, AKP seçim beyannamesinde spora ayrılan bölüm yaklaşık 1300 kelime. Yani şu okuduğunuz “Ters Köşe” kadar.
Yine de en uzunu iktidar partisininki ama yarısı bugüne dek yapılanların özeti olduğundan uzamış.
CHP”ye gelince... Toplam 1000 kelime.
MHP’ninki 800.
HDP’ninki 250...
Tümünün toplamı bir milletvekilinin Meclis kürsüsünden yaptığı gündem dışı konuşma uzunluğunda.
Vakti zamanında İngiltere’nin sadece olimpiyat yapılanması projesi 86 sayfa...

Haberin Devamı

Nicelik bakışı “kitabı tartarak anlamak” gibi gelebilir size...
Fakat sayfaları açmaya başlarsanız, nitelikle niceliğin örtüştüğünü hisseder, partilerin sabah sporu yaptığı hissine kapılırsınız.
Aslında Türk Sporu’nun sorunları nedir?..
Çevirin bir lise talebesini sorun, “acil yapılması gerekenlerin” başlıklarını atıverir.
Sporla hiç ilgisi yoksa daha da iyi!.. Bir tane cümle söyler; on partinin seçim beyannamesindeki spora ayrılan bölümlerin toplamına eş değerdir:
“Okuyorum, sporla ilgim yok”!
Var mı sorunu çözecek bir parti projesi?
Hayır.
Bu seçimden de spor çıkmaz; belki başka bahara!

ÇILGIN PROJELER

En iyisi, siyasi partilerimizin seçim beyannamelerindeki spora ayrılmış kısımlardan sabun köpüğü bölümleri yazalım;

Haberin Devamı

AKP

- Sporun aynı zamanda önemli bir istihdam alanı olduğunun bilinciyle geleneksel ve yeni spor mesleklerini tanımlayarak sertifikalandırma ve bu alanlarda nitelikli eğitim imkânlarını artırma konusunda gerekli programları oluşturacağız.
- Spordaki şiddet ve doping olaylarının önlenmesine yönelik başta spor etiği olmak üzere bilinçlendirme ve bilgilendirme faaliyetlerine daha fazla ağırlık vereceğiz.

CHP

- Futbol seyircisini rant kapısı olarak gören, potansiyel suçlu olarak damgalayan e-bilet‘i ve Passolig’i kaldıracağız.
- Sporda şiddet yasasının bireysel hak ve özgürlükleri hiçe sayan güvenlikçi ve yasakçı anlayışına son vereceğiz.
- Sporseverleri sorumluluk sahibi yurttaşlar olarak gören yeni bir yaklaşımla spor alanlarındaki şiddetin önüne geçeceğiz.
- Lisanslı sporcuları ve kitlesel spor yapan yurttaşların sayısını artırmak amacıyla “Türkiye Spor Konseyi”ni kuracağız.
- Yabancı sporculara bağımlı spor politikasını değiştirecek, kendi öz değerlerimize yöneleceğiz.

MHP

- “Spor Parkları” projesi ile çocuklarımızın evlerinden kolaylıkla ulaşabileceği alanlara güvenli semt sahaları, minik spor tesisleri ve altyapısı yapılacak, bu tesislerin gönüllülerce yapılması teşvik edilecek, bu amaçla kampanyalar düzenlenecektir. Böylelikle okul takımlarına ve amatör kulüplerimize sporcu kaynağı oluşturulacak, profesyonel takımlarımıza ve milli takımımıza sporcu yetiştirilecektir.
- Yağlı güreş ve cirit uluslararası hale getirilecektir.

HDP

- Spor, militarizm, cinsiyetçilik ve milliyetçiliğin av sahası olmaktan çıkartılacak.
- Passolig uygulamasına son verilecek.
- Spor yönetimlerinin, sporcuların ve diğer spor insanlarının katılımına kapalı, sermaye kontrolündeki oligarşik mekanizmalar ve medya ile olan çıkar ilişkileri ortadan kaldırılacak.

BU DA İNGİLTERE ÖRNEĞİ

Bizim sportif gerçeklerimizden ve geleceğimizle beraber bir İngiliz siyasetçinin spora nasıl (el değil) akıl koyduğuna bakalım ister misiniz?..
Alıntı, bürokratın akıl açıcı cinsinden spor gönüllüsü Ömer Gürsoy’un yıllar önceki makalesinden:
“İngiltere başbakanı Blair’in Sydney Olimpiyatları’nın hemen sonrasında Spor Bakanı Kate Hoey’e yaptırdığı bir çalışma raporu vardı.
Spor Stratejisi Uygulama Grubunda 47 uzmanın 6 ay süreyle katıldığı bu çalışmada “Herkes İçin Bir Spor Geleceği” başlıklı gelecek 10 yılı kapsayan - 86 sayfalık- “Spor Planı” hazırlanmıştı.
... İngiliz hükümetinin her öğrencinin okulda ve okul sonrasında en az 2 saat süreyle yüksek nitelikli beden eğitimi ve okul sporu yapmalarına sağlamaya yönelik bir uygulama öncesinde yapılan seminerlerin ev sahipliğini Tony Blair yapmıştı.
“Başbakan’ın Hizmet Desteği” ile yapılan ve okul müdürlerinin dahi katıldığı bu seminerlerde mutabık kalınan “evrensel ve yüksek nitelikli beden eğitimi” ilkesinin uygulamaya geçilmesine karar verilmişti.
Ve hayata geçirildi. Sonuç: Büyük Britanya 2000 Sydney’de 11 altın olmak üzere toplam 28 madalya, 2004 Atina’da 13’ü altın 49 madalya, 2008 Pekin’de 19’u altın 47 madalya ve Londra’da 29’u altın 65 madalya aldı.”
Bu arada Türkiye’yi merak ediyorsanız... 2000 Sydney’de 3’ü altın 5 madalya, 2004 Atina’da 3’ü altın 10 madalya, 2008 Pekin’de 1’i altın 8 madalya ve Londra’da 2’si altın 5 madalya.
Okul/spor ikileminden kurtarılamamış nesillerle bu kadar oluyor.

FEDERER TÜRK OLSAYDI!..

Bir de “sporcu babası” mektubu:
“Ercan bey, benim oğlum saat 17.00’de okuldan çıkıyor arabada elbisesini değiştirerek tenis antrenmanlarına gidiyor... Haftada 6 gün antrenman var.. Eve dönüş saati her akşam 21.30..
Herkes “aa Federer nasıl topa vuruyor, nasıl oynuyor” diye konuşuyor.. Peki ama Federer nasıl oralara geldiğini soran bile yok.. Federer 12 yaşında iken(benim oğlum ise 11 yaşında) İsviçre tenis akademisine gitmeye başlıyor.. Diyorlar ki bir sporcu için 4 ders (ingilizce, matematik) yeterli... Günde 2 saat ders ve müfredatda sadece 4 ders var..
Acaba Federer Türkiye’de doğsa ne olurdu?
Ne yazık ki bu sistemle biz ne tenisçi yetiştirebiliyoruz ne de iyi bir eğitim vererek dünya çapında önemli akademisyen, roman yazarı, sanatçı yetiştirebiliyoruz..”.