Az daha ezeli rakibi Galatasaray’a Beşiktaş maçı ardından dördüncü yıldızı takma fırsatı yaratacaktı Fenerbahçe...
Kimse merak etmesin... Maçın yarısını 10 kişi oynayan rakibi karşısındaki zorlanmasına ve tuhaf moral motivasyonuna bakarsanız; belki haftaya!..
İsmail Kartal maça Topal-Meireles ikilisiyle yine farklı bir orta saha ile çıkıp Caner’i de forvete taşıyınca, son haftaların “rutini” akla geldi ve “alışıldık şekilde ilk yarıyı heba edecek Fenerbahçe” dedik ama ne pozisyonda eksiklik vardı ne de tempoda düşüklük.
Mersin İdmanyurdu da pozitif oynayınca ortaya golsüz fakat futbollu bir ilk yarı çıktı.
Ama İsmail Kartal’ın maçtan önce söylediği gibi “tamam mı devam mı maçı” kıvamında değildi asla. Bir vites küçüğü... Sekizinci haftadaki bir deplasman maçı gibi. Şampiyonluk yarışında “kazanmak zorunda” takımın asılması yoktu ortada. Coşkusuz, iştahsız, görevini yapan futbolcular; o kadar.
Aslında 2-2 bile bitebilirdi devre.
Çünkü ne Mersin ne de Fenerbahçe baskı yapmıyor, orta alan kolay geçiliyordu.
Ev sahibi takımda Pedriel ve erken sarı kart gören Gökhan’ın karşısında oynayan Nakoulma rahatça sokuluyor, Welliton’a fırsat yaratıyorlardı ki, 40. dakikada Volkan’ı geçip direkten dönen bir şutu vardı Welliton’un. Aynı golcünün ikinci yarı başında bir direkten dönen topu daha olacaktı. Mersin İdmanyurdu santrforunun özgür olduğu buradan bile anlaşılabilirdi.
Aynı şekilde Fenerbahçe de Diego ile Sow ile gol fırsatları yakaladı. Kuyt kötü gününde olmasa daha da bulabilirdi. Ancak hiç biri Fenerbahçe’nin şampiyonluk için inadı ile yoktan var edilen pozisyonlar değildi.
Fenerbahçeliler’in koskoca bir sezonun tüm ümidini, hedefini kaybedeceğini anlaması için golsüz beraberliğin son on dakikaya kadar taşınması gerekecekti.
Aynı kadrolarla aynı koşullarda ikinci yarısı başlayan maçta Fenerbahçe’ye fırsat hazırlayan olay. Mersin kalecisi Muammer’in Sow’u engelleyip kırmızı kartla oyun dışı kalmasıydı. Rıza Çalımbay mecburen Welliton’un arkasındaki Oktay’ı alıp kaleci Nihat’ı soktu. Artık on kişilik ve ikinci kalecisiyle oynayan bir Mersin vardı Fenerbahçe karşısında.
Ve çatır çatır savunma yaparken kontratakları unutmayan bir Mersin...
Emre ve Webo ile takviye edilen Fenerbahçe, her nedense 88’de Diego’yu çıkarıp Selçuk’u aldı!.. “Bir hakkımız daha var, harcamayalım” diye her halde.
Ve koca sezon şampiyonluktan bahseden Fenerbahçe ancak 90+2’de yarı sakat Emre’nin golüyle “hayatta kaldı”.
Şimdilik...