“Galatasaray için bin kere ölürüm” diyen Sayın Başkan Mustafa Cengiz’e benden naçizane bir tavsiye:
“Olmaya Galatasaray cihanda; bir nefes sıhhat gibi!”
Hayır; küçümsemek değildir bu Galatasaray’ı... Fenerbahçe için de aynı, Beşiktaş, Trabzon için de... Kanuni Sultan Süleyman “olmaya devlet” demiş. Yani “servet”. Padişahın sahip olduklarına bakarsanız Memalik-i Osmaniye’nin tümü. Her şey dahil. Komple... Galatasaray ne ki?
Ayrıca futbol ile ölüm sözcüklerinin bırakın yan yana gelmesini, aynı kitapta yer alması bile abesle iştigal olmalı.
Değil mi Sayın Başkan Mustafa Cengiz?
Ne var ki, ameliyatından sonra sayın başkanın gündemi biraz öteki dünyaya kaydı. Kim bilir; travma sonrası stres bozukluğu olabilir belki. Haksız da değil, ömrü uzun olsun, ciddi bir tehlike atlattı.
Kimsenin sağlığını kimsenin diline dolaması kimsenin haddine değildir ama Sayın Cengiz her açıklamasını “sağlık durumu” ile tahkim etmeye çalıştığı için bu yazı gerekli oldu maalesef.
Çünkü konuyu o koyuyor masaya.
Hem de damardan, sert ve irkiltici şekilde.
Bir uru üç, diğeri altı aylıkmış... Son bir yıl içinde yaratmış bedeni. Yani, Galatasaray başkanlığındaki sıkıntıları yüzünden çıkmış.
“Bir ayağı çukurda” diye ona değil Abdurrahim Albayrak’a saldırılmaktaymış.
Her türlü eleştiriyi yapıyor Başkan, ardından “ölürüm ha” diyor.
Yahu kimin kontratı var yukarısıyla?
Elli yıl sonra bugün konuşanlar, yüz yıl sonra bugün doğan bebeler bile olmayacak. Ben yazıyorum; yarına çıkar mıyım bilmiyorum. Suriye’deki asker hiç bilmiyor. İnsanlar bayram seyahatine Rabbine değil sevdiklerine kavuşmak için çıkıyor.
Üzüldük hastalığınıza. Ama iş ile niye harmanlıyorsunuz hastalığınızı?
Uyar mı Galatasaray Başkanı’na “hastaneden yeni çıktım” istismarı?
Galatasaray’ı mı yönetiyorsunuz, duygu sömürüsü mü yapıyorsunuz?
Hastalıktan bahsederken bir sürü eleştiri var rakiplerinize. Nasıl yanıt verecek size iğneledikleriniz?
Galatasaray’ın neden yeterli transferi yapamadığı ile ilgili toplantıda niye sürülür masaya hastalık? Nedir bu? Otokritik mi? Taktik mi? Neden konu oluyor? Ben yazarken utanıyorum.
Galatasaray Başkanı Sayın Mustafa Cengiz’in “Baki” mi, “Fuzuli” mi olduğuna karar veremiyorum!..
Yanlış anlaşılmasın; divan şairlerimiz Baki veya Fuzuli...
Onlar kadar hakim çünkü kadim kültürümüze Galatasaray Başkanı. Divan edebiyatı söz sanatlarını onlar kadar güzel, onlar kadar bol kullanıyor.
Galatasaray’ın neden yeterli transferi yapamadığını açıklıyor; ne “mecaz” kalıyor ne “kinaye” ne de “tariz”.
Nedir bunlar derseniz; sözün tam tersini kast ederek konuşmaktan tutun, iğnelemekten ve “alt anlamlar” yüklemekten geçin, “arif olan anlar”a gelin...
Çoklu anlama gelecek sözcüklerin sanatı “tevriye” zirve yapıyor açıklamada. Ve daha adını bilmediğim ama beynimde çaktırdığı kıvılcımdan hissettiğim nice söz sanatı.
Neden?..
Çünkü Galatasaray’da “yapılamayanı” değil, rakibinde yapılanın “illegal” olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Ne paraları Leyla’ya bastıkları kalıyor ne “baba parası” gibi harcama yaptıkları.
Seçim diyor, araya “ayağının çukurda” olduğunu sıkıştırıyor.
Böyle olmaz.
Biz ayıp olmasın diye susabiliriz ama Galatasaray transfer ister, güç, kudret, servet ister. Yönetimi beğenmiyorsa seçim ister. Ve bu talepleri sizin sağlığınızı hiçe saydıkları anlamına gelmez.
Çünkü bazıları için “olmaya devlet cihanda Galatasaray” gibi!..
Açık söyleyeyim:
Sayın Cengiz, sağlığınıza zarar veriyorsa Galatasaray başkanlığını hemen bırakın.
Vermiyorsa... Bu konuşma tarzını bırakın.
Birini bırakın sayın başkan.