Nasılı/nedeni/kalitesi” sonra… Asıl “getirisi” önemli… Giresunspor galibiyetinin “piyasa değeri” tam on puandır ve Fenerbahçe açısından “bir taşla dört” kuş anlamındadır. Üç puan Giresunspor’dan, gerisi şampiyonluktaki 3 rakibinin 6. Hafta kaybettiği puanlardan.
Tam da moraller düşmüşken ilaç gibi bir hafta!
Maça bakınca; puanı kadar coşkulu değil.
Pereira dört gün önce Başakşehir’e forvet yüzünden yenildiklerini düşünüyor olmalıydı ki, takımın ön tarafını değiştirmiş, Berisha-Muhammed-Meyer-Pelkas yerine Valencia, Mesut, Rossi ve Mert Hakan’ı monte etmişti.
Ama pek değişen bir şey yoktu. Fenerbahçe agresif bir antrenör takımı olacağına, gittikçe yavaşlayan, zaman zaman “edilgen” ve “lite” bir takıma dönüşüyordu. Hala rakipler karar veriyordu Fenerbahçe’nin başarısına veya başarısızlığına.
Hızlı başlayıp üçüncü dakikada öne geçen Fenerbahçe ilk devre boyunca her dakika sönen bir balon gibi küçüldü pörsüdü. Çünkü Pereira sisteminin temel taşı önde baskı ve atletik kanatlardı. Agresif futboldu. Ama düşük ritimle top gezdiren, adeta yorgun gibi oynayan, kendini değil rakibi motive eden bir Fenerbahçe vardı ilk yarıda. Ne savunma arkası koşular ne hücum geçişleri ne de sistemi esnetecek kenar akıl…
Bir tek Rossi mücadele ediyordu rakiple ama o da Mesut’un “al da at” diye önüne bıraktığı asisti Onurcan’a teslim ederek golden uzak bir adam olduğunu hatırlattı. Gustavo hücum katkısı için öne çıktığında savunmaya yardım etmek ve oyun kurmak işi Mert Hakan’a kalmıştı ve bu sırada aldığı sarı kart yüzünden ikinci yarı yerini ilk kez forma giyen Crespo’ya bıraktı. Oysa Gustavo’yu tamamlayıp topu öndekilere taşıyacak bir eşleşme lazımdı.
Yarım saat dolarken iki dakika içinde gelen Giresunspor pozisyonlarından biri veya 39. Dakikada kazandığı penaltı gole dönse Fenerbahçe’nin aynı oyun ve tempoyla maçı kazanması neredeyse imkansız hale gelirdi.
Giresunspor ise aynen Başakşehir gibi oynamaya çalıştı Kadıköy’de… Baskıya orta sahadan başladı, hücum için kazanılan topları veya savunma arkasına pasları bekledi. Top kaybedince tüm futbolcular hemen savunma duvarını takviye etti.
Ancak penaltıyı bile gole çeviremeyen bir Giresunspor vardı Kadıköy’de. Karşısında Mesut Özil gibi evrensel futbolculu Fenerbahçe… Giresunspor savunması hata yapıp kısa bir pas gönderince top Mesut’un ayağına geçti ve ondan sonraki durağı tabi Giresunspor kalesi oldu.
Fenerbahçe Berisha ve Novak girdikten sonra daha baskılı oynar görünüyordu ama bunun asıl sebebi Mesut-Valencia-Berisha üçgenin verimi değil Giresunspor’un maçı çeviremeyeceğini veya bir puan alamayacağını anlamış olmasıydı. Yoksa yine takım boyu uzun, biraz dağınık, biraz yavaş, temposu, mücadelesi az ve en büyük ümidi Mesut Özil’in mükemmel pasları olan bir Fenerbahçe vardı.
Ferdi-Muhammed ve Valencia-Pelkas değişikliklerinin sebebi, faydası, Allah ile Pereira arasında! Nitekim Doukara’nın attığı skoru 2-1 yapan gol bu değişiklikten sonra. Başakşehir’in ilk galibiyeti ardından Giresunspor’un ilk golü de Fenerbahçe’ye nasip oldu yani.
Maçta kazanılan puanların özgül ağırlığı o kadar büyük ki, Fenerbahçe’nin oynadığı futbolu, sisteminin ne kadar çalıştığını değerlendirmek başka bir maça kaldı mecburen.
Tatsız tuzsuz bir maç olduğunu söyleyip bitirelim.