Fenerbahçe takım değil de adı “Sarı” soyadı “lacivert” bir adam olsa, öyle uzun uzun muayeneye, konsültasyona falan gerek yok; Beşiktaş ve Kayserispor’a karşı etki ve tepkilerine, reaksiyonlarına bakan bir psikiyatrist, raporu yazar:
Bipolar!..
Maazallah, kişinin duygudurumundan başlayıp, enerjisinde ve sosyal aktiviteleri tamamlama yetisinde sıkıntılara neden olan bir arıza yani.
“Hastanın” ne yapacağını şaşırmış ve kendisi de tuhaf davranışlara başlamış ailesi ise taraftar.
Öyle ya… Dört gün arayla içine kapanık, işini gücünü etkileyen depresyondan, kazanan bir hale nasıl gelebilir insan? Aşık olduğu kulübünü kazanırken durdurmaya nasıl uğraşabilir tribünler?
Lakin söz konusu birey değil, bir düzineden fazla kültür ve davranış özelliğinden gelmiş futbol takımıysa, ve bu takımın gerçek potansiyeli Kayserispor maçında aldığı skordan fazlasıysa, tribün üçte bire düşmüş ve deplasman tribününe dönmüşse, git-gellerin nedeni başka adreslerde ve farklı motivasyonlarda olmalı.
İsteyen Jorge Jesus’u işaret edebilir, isteyen Ali Koç’u…
Bu takımda bir arıza var ama nerede?
***
Jorge Jesus’a göre Kayserispor kolay bir rakip olmalıydı ki, derbilerde kurduğu 3’lü savunmayı bu kez dörtlü haline getirmişti. Tabi, yine kimsenin ummadığı sürpriz adamlar da serpiştirmişti kadroya.
Oyuna emek koyanların başında gelen Valencia, Beşiktaş derbisinde kaçırdığı penaltının kefaretini ödemek için çabaladı durdu. Ancak Valencia’nın şutları hep uzaktandı ilk devre.
Çünkü, Fenerbahçe oyun kurarken mutlaka baskı yapıp takım halinde topun arkasına geçen ve oyunu “yarı sahanın yarısı kadar” bir mesafeye sıkıştıran Kayserispor karşısında Fenerbahçe’nin takım halinde öne çıkması rakip kaleye yüklenmesi hiç kolay değildi.
Fenerbahçe’nin 8. dakikadaki golü “al da at” diyen Valencia’dan Emre Mor’a bir armağan gibiydi. Emre’nin ve Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki ikinci golünde ise istasyon olan Serdar’ın büyük katkısı vardı. Serdar’ın tribünlerden de takdir bulan takıma katkısı bu kadarla kalmadı, ikinci yarıda Kayseri kalecisi Cenk’in hatasını müthiş bir fırsata çevirip sanki bir pivot santrafor dersi verdi. Sanki “neyim eksik Pedro’dan, King’den” der gibiydi Serdar. Çok bekler! Pedro’nun soğuk algınlığı geçince muhtemelen yine kesecektir hocası!
İkinci yarıya Zajc’ın yerine Crespo’yu koyarak başlayan Fenerbahçe’nin hamlesi rakibin Mensah değişiminden daha başarılı oldu.
Ancak tribünleri rahatlatmak imkansız gibiydi. Fenerbahçe her gol attığında “yönetim istifa” diye bağıran Fenerbahçe seyircisi “derbi kazanamama” serisini affetmemişti.
Hatta affetmedikleri arasında Jesus’un gözdesi Arao da vardı. 68’de İrfan Can ve Mert Hakan ile birlikte oyuna girdiğinde de protesto ettiler Arao’yu, top ayağına geldiğinde de. Jesus tribünlere “yapmayın” mealinde ikaz zorunda kaldı. Arao’ya protesto eksilmedi arttı! Karizması zayıflamış hocanın!
Sadece 4. golde… 78’de oyuna giren ve 90. dakikada şık bir gol atan Arda ile topluca sevinebilip protestosuz alkışladı Fenerbahçe taraftarı. Sadece son saniyede asistini Arda’nın yapıp kaleci Cenk’in çizgiden aldığı Serdar’ın pozisyonuna hep birlikte üzülebildi.
Bunlar “kupalar peşinde olduğu iddia edilen” bir takım için yıkıcı ve aykırı işler aslında. Ya olası kupalara inanmıyor Fenerbahçe taraftarı ya da telafi edilmeyecek kadar kızgınlar ve ümidi kesmişler “bazılarından”.