Tamam... Futbolu Pandemi vurdu, sistem, kura, tribün, her şey değişti, her takım da boyun eğdi kaderine razı oldu…
Ama Beşiktaş’ın durumu ilginç doğrusu.
Önce şans… Şampiyonlar Ligi’ne gitme ihtimali şansın zirvesiydi.
Ardından şanssızlığın dik alası… 2. Ön Eleme Turu’nda Akdeniz’de aramızın bozuk olduğu Yunanistan ekibi PAOK ile eşleşmesi, tek maç sistemi gereği maçın Selanik’te oynanması, hatta maçın hakemi, üst üste yaşanan şansızlık değil mi?
Yani bir gazetecinin “avantaj” olarak sıralayacağı unsurların tümü PAOK takımında şu anda.
Buna uluslararası bir maçın bütün yükünü Beşiktaş’ın omuzlarına bırakan ulusal duyarsızlığımızı ekleyin!
Evet… PAOK’un “altıpatlar” başkanı Savvidis tarafından- futbolcularına hitap etse de- verilen tahrik edici demeçlere Dışişleri Bakanımız derhal el koyup ekibini de destek için görevlendirdi ama nerede toplumsal kınama ve sahiplenmemiz?
Anlamadım doğrusu… Ya biz ülke olarak futbol olgunluğunun doruklarına vardık ya da ulusal çıkarlarımız gereği tatsızlık yaşadığımız komşularımızı umursamayacak kadar kendi derdimize daldık.
Galiba bizi “rekabet” mahvetti.
Sebebi fark etmez… “Resmi” destek dışında Beşiktaş’ı yalnız bıraktık.
Oysa Fenerbahçelinin de işi olmalıydı bu, Galatasaraylının da, futbolla ilişkisi sadece maç sonuçlarına göz atmakla sınırlı olanın da.
Atladık… Şimdi tüm futbol dünyamız kulağının üstüne yatmış Beşiktaş’tan PAOK mucizesi bekliyor.
Neden olmasın.
“Futbolda şans yoktur” derler ama sebebi, şans unsurunun düzensiz salınımlarını çözemediklerindendir sıklıkla.
Hele maç berabere bitip iş penaltılara kalırsa Beşiktaş’ın kazanma olasılığı iki katına çıkar valla.
Beşiktaş’ın şu anda “iyi” santrforu yok, yetiştiremedi… Lakin penaltıları atacak adamı çok.
Yeni transferler Mensah, Welinton, N’Sakala, eskilerden Güven, Larin, N’Koudou bir sıra dışı vuruşla tarihe geçecekleri penaltıları harcamazlar mutlaka.
Fenerbahçe “şampi…”!
Altı senedir hasret kalınan bir cümle ile başlayalım:
Fenerbahçe yeni sezonun şampiyonu!..
Şimdilik transferde tabi…
Küçümsemeyin; son yıllarda bu bile söylenemiyordu.
Ayrıca, düz mantıkla transfer şampiyonları daha yakın olurlar lig şampiyonluğuna!
Yeni hoca kendini kanıtlamak ve katkısını göze sokmak için fantezi peşinde koşmaz, yönetim son iki sezonun bozuk kimyasıyla yeni bir tuhaflık yapmaz, Federasyon çivi koymaz, yeni Pandemi dalgaları futbola engel olmazsa, neden Süper Lig’de de şampiyon olmasın yıllar sonra yeniden.
Lig şampiyonluğunu bilemem… Ama pek çok futbolsever gibi ben de merak ediyorum transfer şampiyonluğunu nasıl aldığını.
Hele borç zirveye vurmuş, limit bir rakibinin yarısından az diğerinin yarısından biraz çokken rakiplerin elinden alıp kadrosuna kattığı futbolcuların kaynağını anlamakta zorlanıyorum.
Transfer listesine bakarsanız ezici çoğunluk “bedelsiz”… Lakin bir bedeli olmalı.
Çünkü, bütün bu transferler o mütevazı limit dahilinde yapılabildiyse neden şarladınız TFF limitine? Demek iyi hesaplamış TFF…
Limiti aşıp, yıkıp geçtiyseniz… “İpi gevşedi mi, düştü mü, düşecek mi” diye devamlı bir gözünüzle tepenizdeki Demokles’in kılıcını gözleyeceksiniz ki, ne kimya bırakır takımda ne fizik.
Umalım ki, sezon başlayıp işler iyi giderken veya alınan puanlar alt alta yazılıp toplanırken ödemek zorunda kalınmasın o bedel.
Petrol alana üste para verilirken iyi miydi?
Trabzon Divan Kurulu, Kasımpaşa’nın Mame Thiam’ı Fenerbahçe’ye Fatih Öztürk’ü ise Galatasaray’a bedelsiz vermesinin usulsüz olduğu gerekçesiyle TFF’ye itirazda bulundu.
Kasımpaşa’nın yaptığı görevi kötüye kullanmakmış.
Haksız rekabetmiş.
Disipline aykırıymış.
TFF, Thiam ile Öztürk’e lisans vermemeliymiş.
Valla biz gazeteciler 3 Temmuz sürecinde hukuk öğrenip, kulüpler iflas ederken maliye eğitimi alıp, yapılandırma zamanında bankacılık kanunlarına daldığımızdan kendi uzmanlıklarımızı ıskaladık…
Kim bilir belki de haklıdır Trabzonspor yönetimi.
Lakin futbol artık küresel endüstri içindeki serbest rekabete dayalı ticari işlerden biriyse, Pandemi başladığı günlerde “depolaması daha pahalı” diye petrol satan şirketlerin alıcılara üste para verdiği dönemi hatırlamak lazım.