Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aziz Yıldırım’ın Ahmet Hakan’la CNN’de yaptığı merakla beklenen söyleşide söylenmemiş, duyulmamış, yazılmamış bir tek “yeni” cümle yoktu aslında!
Yıldırım, “Tribünlerin siyasi söylemi engellenmemeli” fikrini bile Sivas maçı ardından dile getirmişti.
Yine de Ahmet Hakan zaman zaman hayretler içinde kalıyor “böyle bir şey nasıl olur” demekten kendini alamıyordu.
“Silah ve cebir yokken nasıl Özel Yetkili Mahkeme bakar bu davaya”?
Bakar... Bakar!
“İnanamıyorum... Savcı tanığa şantaj yapar mı sanığı suçlasın diye”?..
Memleket nerede, Ahmet Hakan nerede!
***
Hayır eleştiri değil bu...
Yüzlerce ülke sorunu arasında hiç kimse Aziz Yıldırım’ın Meydan Larus hacminde tapelerini, iddianamelerini, savunmasını okuyup analiz etmek, karşılaştırıp hata ve gerçekleri öğrenmek zorunda değildi.
Pek çoğumuzun ezberinde kamuoyuna yansımış “ilginç suçlamalar ve ilginç hatalardan oluşan minik bir potpuri” mevcuttu, o kadar.
İsteyen “mezhebine göre” istediğini kullanıyordu.
Onun için “Aziz Bey’in elli cep telefonu var” şeklinde ortaya atılan ve bir rakip kulüp başkanı tarafından “gıllıgışlı işlere belge olarak” öne sürülen haberdeki öznenin, aslında Fenerbahçe santralındaki hatlardan oluşması Ahmet Hakan’ı da bizi de hayretler içinde bırakabiliyordu.
***
İşte “operasyon” böyle bir şeydi...
Bir tür “suçu süsleme ve abartma” sanatı.
Hatta “yaratma”...
Komuoyunda algı oluştur, gerisine karışma.
Tek sakıncası; “operasyon” olduğu anlaşılınca, şayet olayın içinde gerçekten suç unsurları varsa, artık “süslerin” arasından ayırmanın imkansızlaşmasıydı.
Hukuk yalın ve soğukkanlı olmazsa, bir entrika için kullanılırsa, asla işini yapamıyor, sadece kendisi rezil oluyordu.
***
İyi de...
Paralel Devlet 17 aralıkta “büyük oynamaya niyetlenip” çizmeyi aşmasa, Aziz Yıldırım’la bu söyleşi yapılabilir miydi şimdi?
İstediği kadar feryat etsin...
Çoktan futbol tarihimizin “en tehlikeli mahkumu” olarak hapisteydi ve herkes onunla geçmişteki dostluklarını inkar etmek peşindeydi.
Aziz Yıldırım’ın neyi ne kadar yaptığını veya yapmadığını bilemem. Ama takdir edilmesi gereken yönü, 17 Aralık tarihinin geleceğini bilmeden ilk günden itibaren kıyasıya mücadele etmesidir.
Onun ve arkasında duran Fenerbahçelilerin kahramanlığı ise hukuku niyetlerine göre süsleyen, delilleri abartan veya yaratan hukuk adamlarının varlığını hukukun labirentlerinde değil sokakta haykırması ve toplumu uyandırmasıdır.
***
Şayet bir suç işlemişse, çoktan kefaretini ödemiş, bilerek veya bilmeyerek o suçun bin katı iyilik etmiştir Türkiye’ye Aziz Yıldırım.
O sebeple, Ahmet Hakan ile söyleşisi televizyonculuk mesleğinin çok önemli sevaplarından biridir ve Ahmet Hakan “hakim olmadığı konuda röportaj yapmakla” eleştirilemez.
Tam tersine, hemen her vatandaşın merak ettiği soruları “çokbilmiş futbol yorumcusu” gibi değil, bir vatandaş samimiyeti ve içtenliği ile tekrar masaya koyarak, hayret ederek, hukuku oyuncağa çevirenlerin vebalini hatırlattı hepimize.
Şike davası, askere, vatansevere, Atatürkçüye ve nice suçsuz entelektüele savaş açmış bir oluşumun şifrelerini toplumun anlayacağı hale getiren “sadeleştirme” işlemi olmuştu; CNN’deki söyleşi de gerekli bir aşamasıydı.
Yapanların eline sağlık.