Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kimse kusura bakmasın!.. Fenerbahçe’nin düşme hattına teğet duran Antalyaspor’u “futbolun doğal akışına uygun şekilde” 2-0 mağlup etmesi elbette önemliydi ama “özlenen bir sezon bitişine” zerre kadar katkı vermezdi.
Veremedi de zaten!İstediği kadar İstanbulspor ve Giresunspor maçlarındaki gibi bir “anomali” yaşanmadan “cüsse ve kalitenin” gereği yerine getirmiş, Kadıköy’e kazanarak veda etmiş olsun, bir sonraki maçı Cumhuriyet’in 100. Yılında Atatürk’ün başkentinde şampiyonluk apoleti takmış Galatasaray’la oynayacak çünkü Fenerbahçe.
Dün, hemen her takım tek ayak üstündeydi aslına bakarsanız…Hani fizikte “Quantum dolanıklığı” diye “ürpertici ve anlaşılmaz” bir olgu var ya; “benzer parçacıklar aralarında mesafe tanımaksızın eş zamanlı olarak etkileşim içindedirler” şeklinde… Aynen öyleydi. Süper Ligin parçalarından her biri, aldığı skorla diğerlerini iliklerine kadar etkiledi.
Zaten sahadaki futbolcular bile “ayakları işte, kulakları uzakta” futbol oynamaktaydı. Kazanmak, olmazsa olmazdı ama Fenerbahçe Galatasaray’a, Antalyaspor hatta Galatasaray’ın rakibi Ankaragücü Trabzon’la oynayan Giresunspor’a bakıyordu bir yandan. “Düşmez kalkmaz” gözüken bir tek Galatasaray’dı sezon sonu itibarıyla.
Ki, onun başı da Ankaragücü ile dertteydi en başta! Fenerbahçe’nin Valencia’ya “Alex’in rekorunu kırdıran Aykut Kocaman’ın rekorunu egale ettiren” golüyle iki dakika dolmadan attığı golün beş dakika sonrası Galatasaray’ın gol haberi geldi önce. 9. Dakikada Fenerbahçe ofsayttan bir gol yedi, sayılmadı, Galatasaray’ın Ankaragücü’nden yediği eş zamanlı beraberlik golü tartışmasızdı ve Fenerbahçe tribünlerinde canı gönülden kutlandı. Bu son sevinciydi tribünlerin.
Çünkü iç içe geçmişti maçlar.
Ardından rölantiye aldı Fenerbahçe. Önde basmayı savsakladı. Sanki Galatasaray’ın Ankara’da mağlubiyet golünü yemesini bekliyordu sahadakiler.
Ta ki, Arda yeni bir süper pas atıp sık sık deplase olan Valencia ile birlikte sol kanadı çalıştıran iyi günündeki İrfan Can ile buluşturana kadar. İrfan’ın asistini Batshuayi kaçırdı, daha doğrusu Leite güçlükle önledi.
Fenerbahçe’nin maçı yeniden domine etmesine rağmen Kadıköy’de skor değişmemişti ama Galatasaray’ı şampiyonluk kürsüne ayak bastıran galibiyet golü haberi Ankara’dan gelmişti o sıralar. Giresunspor, Trabzonspor’a 2-0 mağlup durumda diye motivasyonunu yitirmişti Ankaragücü acaba?
Soyunma odasına Fenerbahçe hüzünlü, Galatasaray şampiyon gitti.
İkinci yarı tempo düşürdü Fenerbahçe, ikinci topları alamamaya başladı. Arda’nın müthiş ortaları olmasa pozisyon bulamaz hale geldi. Jesus maçın bitmesine yarım saat kala santraforları değiştirdi, sakatlık geçiren Valencia ile rakip stoperler kucağındaki Batshuayi’yi çıkarıp sanki daha iyilermiş gibi Pedro ile King’i soktu. İş olsun işte. Fenerbahçe’nin ikinci golünü sahanın en iyisi Zajc attı uzatmalarda.
Lakin Ankara’dan Şampiyonluk haberi gelmişti bile. Galatasaray 3-1 öndeydi. Ardından skoru 4-1 yaptı Şampiyon ve Kadıköy’de tribünler çileden çıktı. Islıklar, istifa sloganları, maçı terk eden Fenerbahçeliler. Arda hariç herkes hedefteydi.
Artık yapacakları sınırlı olsa da hem art arda yaşadığı hüzünlü sezonları biraz olsun telafi ederek geleceğe yeni umutları biriktirmek açısından, hem de milyonlarca patlamak üzere Fenerbahçeliye teselli olması için çok kritik birkaç hamlesi kaldı Fenerbahçe’nin.
Nasıl mı?
Fenerbahçe’ye “her şeye rağmen” ayağa kaldıracak reçete belli:
Şampiyon Galatasaray’ı son maçta kendi sahasında mağlup ederek gelecek sezonun psikolojik üstünlüğünü tamamen yitirmeyecek… Türkiye Kupasını alacak… Ve Galatasaray’ı yeni sezona Süper Kupa’yı kaybeden “geçmiş şampiyon” olarak başlatma becerisini gösterecek…
“Aksi halde” değil!.. Bir tanesi bile eksik kalırsa, ezeli rakibi ile arasındaki makas öyle bir açılır ki, kapatmaya yeni teknik direktör de yeni transferler de yetmez, yeni yönetimler gerekir.
Kimse kusura bakmasın!