Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Herkesin çantada keklik gördüğü Kadıköy’deki Antwerp maçından zor güç bir puan çıkarabilen Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi grubundan çıkma şansını dibe vurdurduğu gibi takıma ve teknik direktöre güveni de yerlere düşürdü.
İstikamet Konferans Ligi…
Neden?..
Meçhul.
Versinler bir konferans; herkes sebebini anlasın!
Fenerbahçe’nin sanki Trabzonspor maçının uzatma dakikalarıymış gibi başladığı maçın ilk yarısı, adeta Hollywood’da yazılmış bir aksiyon senaryosu gibiydi.
İnişler, çıkışlar, gerilim, hayal kırıklığı sevinç… Yok yoktu.
Henüz ikinci dakikada Fisher asist yaptı Samatta attı, Fenerbahçe mağlup başladı.
Kimdi bu golü kolaylaştıranlar?.. Kanatlar. Osayi ve Ferdi. Ferdi rakibine yetişemedi, Osayi önüne geçmesi gereken Samatta’yı gol vuruşuna kadar arkadan takip etti.
Oysa Pereira sahaya “hücumcu” bir takım sürmüştü. Çaktırmadan kendi sistemini restore eden Hoca Berisha ve Valencia’yı çift santrfor gibi kullanıp arkalarına Mesut’u yerleştirmişti ki, amansız paslarıyla erken sonuç alınsın.
Evet… Kağıt üstünde Antwerp’i farklı yenmesi gerekirdi Fenerbahçe’nin. Önemli transferleri Frey ile Samatta bile Fenerbahçe’nin beğenmediği adamlardı en başta. Yeni kurulmuştu. Ve maç Kadıköy’deydi.
1-0 geriye düştükten sonra Fenerbahçe’nin toparlanması için çeyrek saat gerekti. Çünkü, Antwerp futbolcuları fizik güçleri ile önde basıyor, Fenerbahçe’yi uzun oynamaya zorluyor, her uzun topu Antrwerp defansı topluyordu.
Fenerbahçe topu yere indirip pas oyununa döndüğünde kendine geldi ve 20 dakikada kornerden gelen topa son dokunan ve kaleye gönderen Valencia oldu.
Beraberlikten sonra Fenerbahçe kanatları işlemeye başladı, orta saha forvetle bağ kurdu ve 32. dakikada sıra Valencia’nın Antwerp ceza alanında düşürülmesine geldi. Rus hakem çizgiye yakın pozisyona penaltı çalmadı ama VAR uyarınca beyaz noktayı gösterdi.
Burası senaryonun en hit noktasıydı. Topun başına geçen Valencia şık bir şandelle sükse yapmak isterken topu direğe çarptı.
Penaltıyla zirveye çıkan ümitlerin balon gibi sönmesi, on dakika sonra yine bir penaltı kararıyla tazelendi. İşin dramatik tarafı Valencia’nın tekrar topun başına geçmesiydi. Valencia’nınki ne kadar büyük bir riskse, o kadar büyük sorumluluk duygusu ve özgüvendi. Attı, tribünlerden özür diledi. Fenerbahçe devreyi 2-1 galip tamamladı.
Ancak ikinci yarıya damga vuran Fenerbahçe’nin freni Pereira’nın rötarı!.. Gözünün önünde bocalayan takıma bir türlü müdahale edemedi Portekizli.
Her şey ortadaydı oysa… Rakip basınca Fenerbahçe geri üçlüsü çıkışlarda yine uzun oynamaya başladı ve orta sahayı atlayan uzun toplar hem Fenerbahçe’nin boyunu uzattı hem de orta sahadan gereken verimin alınmasını önledi. Devamında galip durumdaki Fenerbahçe’nin geriye yaslanma süreci geldi. Defans çıkmadı. Hatta üçlüden beşliye evrildi. Oyun hakimiyetini kaybetti Fenerbahçe.
Berisha yanlış yere paslar attı, Mesut yoruldu, hatlar arasındaki bağlar koptu, Pereira bekledi. Fenerbahçe her an bir beraberlik golü yiyebilirdi maçın üçte ikisi biterken. Ve 63’de köşe vuruşundan kafa ile skor eşitlendi.
Pereira biriktirip toptan yaptı değişikliği!.. Mesut, Berisha, Sosa, Ferdi dışarı, Pelkas, Rossi, Zajc, Nazım içeri. Osayi sol kanada, Nazım sağ kanada geçti. Tabi hemen öndeki dinamizm arttı.
Pereira ikinci yarının hemen başında yapsa değişikliklerin bir kısmını muhtemelen Pelkas ve Rossi Antwerp’in çıkışını engelleyecek, (Sosa hiç de kötü oynamazken yerini bıraktığı) Zajc orta sahadan geçmesini yavaşlatacak Nazım sağ kanattan inenleri durduracak Fenerbahçe beraberlik golünü yemeyecekti. Ardından Szalai’yi çıkarıp beraberliği çevirecek Muhammed gibi bir forvet yerine Novak’ı aldı Pereira.
Fenerbahçe pozisyonlar yakalasa da fizik güçleri bir türlü tükenmeyen Antwerp takımı gole izin vermedi.
Bir maçta dört mevsim yaşayan bu takımda bir sıkıntı ama sistemde mi, kafalarda mı, hocada mı anlaması zor. Çünkü çoğunlukla el ele düşüp el ele koşuyorlar.