Bu kadar kibarca uyaran, topluma örnek sunup kötü niyetli bireylere ayar veren bir nasihati, hem de sadece yaptığı işte değil, ömür boyu insanlık modeli olarak teklif eden bilinç, sadece Mustafa Kemal Atatürk gibi bir dehaya ait olabilirdi:
“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” !..
Ne yapsaydı Gazi?.. Hakemleri, VAR’ı, MHK’yı, yöneticileri, yetkilileri, yazarı, çizeri tek tek saysa mıydı? Bazıları henüz ihdas edilmemişti bile o zamanlar. Ya da uyarılması gerekmeyen nahif insanlardan oluşuyordu.
Bu boşluğun hakkını veriyor günümüzün kulüpleri, hakemleri, takımları! Hakemi, VAR’ı, MHK’sı “zeki,çevik, ahlaklı”dan pay çıkarmıyor kendine. Sporcular en iyisi; işlerine bakıyorlar… İstisnaları tenzih ederiz ama diğerleri vıcık vıcık.Kendileri söylüyor futbolda üçkağıtçılık döndüğünü ve sürekli haksızlıktan şikayetçiler; bu haksızlıklar ulaşılamaz, durdurulamaz gizli bir uluslarüstü organizasyonun işiymiş gibi…
Neden?
Üç nedenle sızlanır kulüpler…
Biri “canı yanınca”.
İkincisi “önlem olarak, canı yanmasın diye”.
Üçüncüsü “perdeleme”!..
Kayırma demeyelim ama “kendilerine karşı hoşgörü çakılmasın, tezgah aynı şekilde devam etsin” niyetiyle!
Aleyhine penaltı verilmeyen, attığı golden önceki faulü görmezden gelinen takımın hocası bile, o sebeple hakemlerden yakınıyor.
Yiyen yiyor… Yemeyen futboldan soğuyor.
Dolayısıyla “su yolunda akıyor” ve geriye güvensiz/tedirgin kamuoyu ile futboldaki “asimetrik mücadele” kalıyor maalesef.
Yanlış anlaşılmasın; “Asimetrik mücadele” iki çeşittir.
Biri hukuksuz ve etik yoksunudur. Aktörleri vicdanlarda ve kanun karşısında suçludur.
Diğeri Pendikspor-Fenerbahçe maçındaki gibi farklı güçlerin/boyutların karşı karşıya gelmesidir ki, hem legaldir hem de herkesin hak ettiğine razı olacağı kadar adil.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 100 yaşını doldurduğu gün -nedense bilinmez- 1960 kişilik Pendikspor Stadı ile çevre apartmanların balkonlarına sıkışan Fenerbahçe, “asimetrik mücadelenin” ayıplı şekline bu kez muhatap olmadı hiç değilse. Sadece VAR çok titizleniyor Fenerbahçe gol atınca, bir de penaltı vermekte zorlanıyor o kadar! Bakınız; son saniyeler Ferdi’nin düşürülmesi.
Maça gelince…
Sahanın atmosferi ile kendi sahasına çekilip maçı tek kale hale getiren ve savunmadan başka planı olmayan Pendikspor’un yüzünden yavandı mücadele. Beş gole rağmen yavan.
Maçtan önce oyun kuran Djiku’nun sakatlığı, Serdar Aziz ile katmerlenmişken, maçın başında Becao’nun sakatlık sinyali vermesi, ardından 7. Dakikada Fred’in sakatlanıp yerini Zajc’a bırakması Fenerbahçe temelinde bir sallantı yaratmadı ama belki kapalı rakibi açmada geciktirdi. Asıl endişe sakatlıkların Trabzonspor maçında da sürmesi.
İlk yarım saat ve ilk yarı biterken gelen Fenerbahçe golleri mutlaka rakip futbolculara değerek olduysa bunun sebebi Pendikspor yarı sahasındaki 21 futbolcunun kalabalığıydı. O kadar “asimetrikti” mücadele.
İkinci yarıya İsmail Kartal Becao’yu sakatlıktan sakınmak için yerine Oosterwolde’yi koyarak başladı. Pendikspor ise kendi sahasında bekleyerek sadece Fenerbahçe gollerinin çetelesini tutabileceğini kavradı ve Fenerbahçe yarı sahasına ayak bastı sonunda.
Hatta birkaç gol fırsatı bile buldu. Ve Fenerbahçe’ye Djiku-Becao-Fred sahada yokken, Tadic tadında değilken kendini sınama fırsatı sundu.
Rakip Pendikspor olunca sıkıntı çekmedi Fenerbahçe. Szymanski’nin asistini yaptığı Dzeko’nun attığı üçüncü Fenerbahçe golü, “atılmaması imkansız” goldü açıkçası. Yedi dakika sonra Dzeko’dan bir tane daha. 87’de bir daha. Dzeko bile gömülü savunmada duruyor, futbol oynanırsa gol atıyor yani.
Sonuç; 19’da on dokuz. Ligde 10’da on… Geliştirilen rekor.
Sağ olasın Pendikspor!
Açık söylemek lazımsa, “asimetrik mücadelenin” rekabete, ahlaka ve hukuka uygunu bile tatsız oluyor.