Ne yazık!.. Fransa’dan alelacele postalanmamıza neden olan ilkel bulvar tiyatrolarımızdan sonra domates muamelesi görüp Rusya kapısından bile giremeyen ruhsuz müsameremizin de yıldızı / sembolü / öznesi / özeti Arda Turan...
Son Avrupa ve Dünya şampiyonaları fiyaskosu futbol tarihimize nasıl yazılır bilemem ama Türkçeden tasarruf etme meraklısı slogancı nesiller “I. ve II Arda vakası” deyip geçecekler muhtemelen.
Neden?
Bir kere Arda ölçülebilir futbol değerlerine göre zirveye çıkmış bir adam... Her türlü sevgiyi, nefreti, tapınmayı ve kızgınlığı onun üzerinden tarif etmek hem kolay hem de kestirme.
İkincisi ve daha önemlisi, Arda bu kitlesel duyguların tümünü sonuna kadar hak etmek için elinden geleni ardına koymayan bir fenomen.
Sevimli, neşeli, yetenekli ergenliğinde “ailemizin futbolcusu” olarak başladığı futbol kariyeri füze gibi yükselirken, şirinliği serbest düşüşe geçmiş, zamanla “hal ve tavır” puanlaması “mahallenin belalısı” düzeyine inmiş maalesef.
Kazan kaldırmaktan insanlara saldırmaya kadar gelip dayanmış...
Bunlar yaşanırken Ay-Yıldız’a da faydası olmamış üstelik.
Onun yüzünden hoca değiştiği için sahada olan bitene ait faturanın kesileceği hoca da kalmamış...
Eee... Kimden soracak Avrupa ile Dünya’nın hesabını vatandaş?
Arda Turan doğal olarak.
Yüzüncü milli maçına başlarken plaket ve ıslık paketinin kendisine aynı anda sunulması, çıkarken kestirme yoldan çabuk davransa da protestodan kurtulamaması bu yüzden.
Üstelik “hep destek tam destek” tavrının ete kemiğe bürünmüş hali Eskişehir seyircisinden...
Garip ama... Gariplik ne bizde ne de yıldızlarımızda...
Yıldızlarımızın futbolu gelişirken aynı hıza ayak uyduramayan kişisel gelişimlerinde hata.
Bakınız en büyük kariyere sahip futbolcularımızdan Hakan Şükür vatana ihanetten zanlı, bir nesil sonraki “en büyük” Arda Turan neredeyse Milli Takım’a ihanetten!
Çünkü şöhretleri kişisel birikimlerine fark atmış, yakın çevreleri dünya çapındaki isimlerine uzak ara kalmış, futbol yetenekleri sosyokültürel kapasitelerini çok çok aşmış...
“Futbol zengini” oluyorlar ama bir türlü “futbol aristokratı” olamıyorlar.
Savrulmuşlar ve savrulmaya devam ediyorlar birilerinin peşinden.
Kral onlar... Ama bir bakıyorsunuz çıplaklar.
Yani, sadece kendi inisiyatiflerine bırakılmayacak kadar önemli bu adamlar.
Aksi halde hem kendilerine hem de onlarla mutlu olmak isteyenlere zarar veriyorlar.
Ne kadar büyükseler o kadar büyük oluyor zararları.
Neyse... Madem ki, Milli Takım olarak “el ele var olmak” yerine Milli Takım’a “sahip olmak” yolunu tercih eden yıldızlardan şikayetini Arda üzerinden deklare ediyor insanımız...
O zaman fırsat bu fırsat; Fatih Terim’in deneyip geri adım atmak zorunda kaldığı “yıldıza dayalı sistemi” Ay-Yıldız’dan da söküp atalım bari.
Ne demek bu?.. Milli Takım en iyilerin yeri değil mi?..
Evet, en iyiler gelecek. Ama en iyi de olsalar hiçbir hataları affedilmeyecek.
Kişisel dargınlığın, hesabın, intikamın kişilerin kalibresine göre hoş görülmeyeceği, gelenin almayıp sadece vereceği, uyanın geleceği, beceremeyenin tribünden seyredeceği bir Milli Takım’ı kim istemiyor?
Toplum hazır... Arda’dan başlayabiliriz, o da hesabı kendisine kesilen “kaybedilenleri” telafi etmiş olur geleceği kurtarma vesilesi olarak.