Milli Takım kadrosu açıklandığından beri futbolda “yedi yıldızlı” bir dert ile uğraştı durdu Türk Milleti...
Rusya ile hazırlık maçında parlayan Emre Mor, Dünya Kupası serüveninde gençlerin Hırvatistan gibi bir futbol fenomeniyle beraberliği de kesmedi... Sanki yerleri boş kalmış gibi hâlâ tartışıyoruz kadro dışı eskileri.
Aslında Arda hariç milli takıma alınmayanların performans/yaş haddi gibi bir izahı bulunabilir zihnimizde...
Sadece Arda’nın yokluğu “hoca tercihi” denilen seçme özgürlüğü sınırlarını aşıyor ve olayı köpürtüyor.
Bizi futbol dışı gerilimlerin şehvetli polemiğine çekiyor.
Çünkü Arda Dünya’nın en iyi takımında çok da güzel oynuyor...
Peki neden giyemiyor Ay-Yıldızı?
Milli Takım sorumlusu Fatih Terim çıktı, her sorumlu adam gibi gelecekte doğabilecek ihtiyaçları da göz önüne alarak Arda dahil kadro dışı kalanların gerekçelerini açıkladı; açıklayabileceği kadar.
Belki tatmin olmadık, isteyen “ben yaptım oldu” şeklinde anladı ama koydu ortaya niyetini.
Peki Arda niye susuyor?
“Her zaman göreve hazırım”dan, “yaptık bir hata, mümkünse affola”ya kadar bir cümle etmek zor mu geliyor?
“Terim varsa ben yokum” dese de razıyız!..
“Terim benim babam gibidir” dese de!
Yeter ki, durumu anlayalım, bağrımıza taş basıp şu polemiklerden kurtulalım.
Böyle giderse “Arda Kupası”na dönecek Dünya Kupası!
Susmak, çözümü zamana ve kamuoyu baskısına bırakmak Arda’nın yetenekleri ile performansı göz önüne alındığında kendisine “zorla” Milli Takım kapısını tekrar açabilir belki... Lakin bu arada yıpratılan hoca, takım, gençler, hiçe sayılan emekler ne olacak?
Geçtik... Kendimize bakalım!
Bunca insanın mesaisine yazık değil mi?
Milli Takım’ın aldığı “iyi” bir sonuca eksikleri hesaplayıp “daha iyi olabilirdi” diye sevinememek gibi şizofrenik durumlar yaşamak Allah’ın emri mi?
Ne ala... Milli Takım ve millet hiç derdi yokmuş gibi bir de Arda’yı sorun edinecek, beyefendi burnundan kıl aldırmayacak!
Konuş Arda...
“Kara liste” korkusu!
Arda’nın ketum tavrından şikayet ederken Fenerbahçe’den Beşiktaş’a giden Gökhan ve Caner’in ayrılışlarını kendi pencerelerinden izah etmelerini takdirle karşılamak gerekir.
Tarafların izah etmediği her konu, futbolu değil futbol dedikodularını geliştirmekten başka hiçbir işe yaramadığı gibi açıklama getirilen sorunlar ya çözülür ya da hızla gündemden çıkar...
Gerek Gökhan gerekse Caner, belli ki Fenerbahçe taraftarlarının “kara listesine” alınmaktan korkuyorlar.
Haklılar... Büyük takımlar arası transferler kimi kalpleri kırar... Ve kırılmış kalbin tepkisi o kalbin beslediği beyine göredir. Her taraftar modeli bu satırları okuma zahmetine katlananlar gibi değildir.
Hatta kimileri Caner ve Gökhan üzerinden Beşiktaş’ı gerilime sokmayı Fenerbahçelilik bile sayabilir. Gökhan’ın dediği gibi fiziksel zararlar vermeye çalışanlar bile olabilir.
Burada görev, teorik olarak “futbol aklını” temsil eden kerli ferli kulüp yöneticilerine düşmektedir.
Konu özelinde Fenerbahçe yöneticilerine...
Mesela Aziz Yıldırım çıksa, “O konuyu kapatın, hizmet verip karşılığını aldılar ve yollarımız ayrıldı” dese... Altındaki yolluğu çekmez mi holiganizmini Gökhan ve Caner üzerinden tatmin etmeyi hesaplayan sorunlu futbol kişiliklerinin?
Bundan sonra ezeli rakiplerinden alacakları futbolcuların yolunu açarak geleceğe de yatırım yapmış olmaz mı?
Tersine “futbol aklı” değil “futbol kurnazlığı” denir ki, bir “geleceği” diğeri “günü” kurtardığından, biri “centilmenlik” diğeri “fırsatçılık” tezgahında dokunduğundan zerre kadar alakası yoktur ikisinin.