En baştan söyleyelim... Fenerbahçe Genel Sekreteri Sayın Mahmut Uslu’nun “Er Meydanı” derbi ardından Beşiktaş’ın Başkanı ve futbolcusuna “ters paça, iç kazık” dalması, gelenek/hukuk/nezaket sınırlarını aşmıştır. (nokta)
Lakin bir de “söyleyene” değil “söyletene” bakmak lazımdır!..
Nedir o söyleten?
Elbirliği ile yarattığımız “Futbol mekaniği”.
Yani, ayağını yorganına sığdıramadığı için rekabet falan gibi nahif duyguların kontrolünden çıkmış “yaşamak veya ölmek” ikilemine mahkum hale gelmiş kulüplerimizin bırakın futbol kurallarını, savaş kurallarını bile hiçe sayan bir mücadele içinde olması.
Ve son iki yıldır ortadaki tek tayını mideye indirip, peşinde koşan diğerlerini aç bıraktığı yetmezmiş gibi üçüncü defa aynı niyetle yola çıkan Beşiktaş’ın “kimyasını bozma” gerekliliği!..
Hazır sendelemişken işini bitirme gayreti.
Ayıp mı?.. Evet ayıp.
Ancak koşullar yaşamak için öldürmeyi gerektiriyorsa kaçınılmaz.
Alem buysa; Mahmut Uslu’yu kahraman sayarlar o tek tayın geldiğinde karnını ve ruhunu doyuracak olanlar!..
Kuantum mekaniği nasıl bildiğimiz fizik kurallarının ötesindeyse, elbirliği ile yarattığımız futbol mekaniğimiz de toplumsal / ahlaki / medeni kuralları yok sayacak boyuta gelmiş işte.
Sapla saman karışmış.
Bir tek şey kesin…
Sayın Uslu, yüksek Fenerbahçe “değerlerini” değil, yüksek Fenerbahçe “çıkarlarını” temsil ediyor bu olayda.
(Değer ve çıkar… İkisi de farklı kapıları açıp farklı yolculuklara başlangıç olan iki anahtar kelime.)
Üstelik feda ettiği “kendisi” olduğu için kullandığınız anahtar ve açtığınız kapıya göre “kahraman” da sayılabilir Sayın Uslu.
Bakınız… Sayın Uslu’nun kızıl derbi ertesi o mikrofona kimleri ne kadar rencide edeceğini hesaplayarak çıktığı apaçık ortada.
Maçı kaybetmemiş ki, ağzından çıkanı kulağın duymasın…
Hakem hataları aleyhine değil ki, çileden çıkmış sayılsın.
Fikret Orman ile maçtan önce veya bir ay geride bir tartışma yamamış ki, hırsını ondan çıkarsın.
Caner seyircisi önünde diz çökmüşse ona ne… Dönüp göz bile kırpmamış kendisine ve Fenerbahçe seyircisine.
Niyet belli.
Derbiden önce yazdığım gibi “yumaktan yakaladığı ucu çekip” Beşiktaş’ın çözülüvermesini istiyor Fenerbahçe Genel Sekreteri.
Çünkü o ekmeğine düşman!
Yenmek yetmez, perişan etmek lazım ki, bir daha rakip olamasın.
Tabi bir de kazanılan derbiye “hakem hatalarının” katkısını gündemden düşürerek Fenerbahçe’nin ağır aksak toparlanmasını “bitti” gösteriyor Sayın Uslu.
Konuşmasa ne kalacaktı derbiden geriye?
Palabıyıklı bir mağduriyet ile hak etmeden kazanılan üç puanı sakal yapan Fenerbahçe.
Açık konuşalım… Yaptığının ayıbı günahı dışında son derece başarılı Mahmut Uslu.
Tabi olaydan rol çalmak için Futbol Mekaniğimizin “tanımlanamayan parçacıkları” tarafından bombardımana uğramasını saymazsak…
Tanımlanamıyorlar; çünkü şovmen mi yorumcu mu oldukları, reytingden arındırılmış gerçek fikirleri, hatta cıyak cıyak bağırmalarından bazen dedikleri anlaşılamayan bir güruh var.
Onlarınki de “değer” yerine “çıkar” parantezinde; o belli.
Uslu bir söylüyor, yorumcular iki…
Sonuç:
At izi it izine karışmış durumda ama bizim futbol mekaniği tıkır tıkır işliyor.
Benim hayret ettiğim çarkın dönmesi değil…
Hep birlikte zevkle şevkle döndürürken ve bu bozuk düzenden ceplere tomarla para indirirken, Mahmut Uslu gibi harekete ivme verenleri günah keçisi yaparak elimizi ve vicdanımızı temizlediğimizi sanmamız.
Çivi çıktığı için onda bile hemfikir değiliz!
Sorun bakın; alem buysa Fenerbahçe gurur duyuyordur Uslu’yla.