Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe’nin sezonlar boyu bıkmadan usanmadan talep ettiği “adalet”, elbette ilk ve acil olarak “sahada oyunu/ masada futbolu yönetenlerin” kulaklarını çınlatmaktadır ama bu sezon itibarıyla adaletin alt başlığı “insaf” da en az adalet kadar mecburiyet haline gelmiştir.
Hem de tribünlerden rakiplere, medyadan yayıncı kuruluşa kadar cümle aleme.
Tek gelir kalemi “futboldaki heyecan” olan yayıncı kuruluşun, medyanın, tribünleri dolan veya artan Galatasaray dahil tüm kulüplerin, kısaca şu kekeme ve acı dolu sezonda futbolun kesesi dolmasa da boş kalmıyorsa, Fenerbahçe’nin inatçı takiple rekabet ve heyecan faktörlerini kırbaçlamasındandır.
Lakin, zirveye dokuz puan farkla başlayıp altı puan farkla biten her Fenerbahçe maçından sonra sevinç ve takdir duyguları -kaçmak üzere görünen- şampiyonluk hüznüyle gölgelenip sahadaki mücadele göz ardı edilmekte, resmen insafsızlık yapılmaktadır Fenerbahçe’ye.
Olsun… Geri dönüşleri bile yeter Fenerbahçe’nin!
Fenerbahçe sezonu şampiyondan altı puan farkla bitirse bile geride sıkı bir mücadele kalacak, farkı belirleyen Galatasaray’ın sıra dışı performansı olacaktır sadece.
***
Artık rotasyonu sakatlık ve kart cezaları tarafından yapılan Fenerbahçe’de Jesus da Arda’yı forvet yapıp kalabalığın ortasına sıkıştırınca ne Valencia topla buluşabildi ne de takımın en iyisi olmasına rağmen İrfan Can oyunu etkileyebildi.
Akıllı oynayan ve topu çok iyi dolaştıran Başakşehir ilk yarıda hem golü attı hem de koştura koştura Fenerbahçe’nin turşusunu çıkardı.
30. dakikadaki pozisyon çok daha dramatikti. Benzer hataları sık sık yapma alışkanlığı olan Samet bu kez “sıçramayamadı” ve kalecisine geri pas yerine Aleksic’e asist yaptı. Başakşehir öne geçti.
Golden sonra oyun hem hızlandı hem sertleşti. Üç dakika içinde Aleksic’in kaçan ikinci golü, Rossi’nin kaleyi bulmayan gollük fırsatı vardı.
İkinci yarı Jorge Jesus her zamanki gibi takımı yeniden kurmaya girişti. Rakiplerin ayağına basmaktan başka bir şey yapmayan Oosterwolde ile oynadıkları alanların kurbanı Arda ve Rossi’yı dışarı aldı. Alioski, Emre Mor ve Pedro girdi. Alioski Oosterwolde’nin iki gömlek üstünde, Emre Mor kilitlenmiş Başakşehir savunmasını çalımla aşacak adam; peki “Pedro ne işe yarar” derken, yanıt maçın sonunda yine Pedro’dan geldi ve adeta sersemleticiydi.
Ancak 60’a kadar Fenerbahçe Başakşehir’in müthiş yerleşimini ve alan kapatmasını bir türlü açamadı.
Son yarım saatte ise Crespo’nun yerine Mert Hakan oyuna dahil oldu orta saha işlev kazandı. Ardından İrfan Can’ın gayretli oyununu durdurmak isteyen Başakşehir stoperi Touba’nın ikinci sarıdan kırmızı kart görmesiyle on kişi kalan rakibi karşısında silkindi, dirildi Fenerbahçe. Baskı oluşturdu, oyunu hareketlendirdi.
Rakip eksilince Fenerbahçe makinesi işlemeye başladı. Artık Başakşehir kalecisi Muhammed’in parlama süreci gelmişti.
Jesus son kozunu oynadı ve Serdar Dursun’u oyuna soktu santraforu üçledi. Fenerbahçe takım halinde Başakşehir ceza alanını ablukaya aldığı maçın son on dakikasında rakip takım kalenin önüne etten duvar ördü adeta. Yine de kale önünde Valencia’nın çabasıyla yaratılan fırsatta Pedro’nun beraberlik golüne engel olamadı.
Maçın normal süresi bitip uzatmalara geçildiğinde henüz bir puan alacak olan Fenerbahçe’nin şampiyonluk hayali suya düşmüştü… 93. dakikada ise Pedro’nun ikinci golüyle her şey kaldığı yerden devam etmekteydi.
İnsaf, Fenerbahçe’yi de iki gol atan Pedro’yu da risk alıp kazanan Jesus’u da kutlamayı gerektirir.