Sezon bittiğinde ligin öyküsünü yazanlar, 10. haftaya ayrı bir yer ayıracaklar ve “Fenerbahçe’de sönmüş şampiyonluk ateşinin yeniden tüttüğü günler” diye not düşecekler muhtemelen!..
10’dan önce, “ondan sonra” diye ayıracaklar Fenerbahçe sürecini...
Neden?.. Galibiyet serisi dörde çıkınca sadece Avrupa’da yürüyüp Süper Lig’de puan kazanmıyorsunuz, algınızdan yürüyüşünüze kadar her şey değişiyor ki, kazanmanın yolu özgüvenini kazanmaktan geçiyor şu zorlu futbol dünyasında çünkü. Tabi 10’dan sonrası da başka türlü önemli Fenerbahçe için... Galatasaray serideki 5. galibiyet olursa, fazlası yaşanır yazdıklarımın.
3-1’lik deplasman galibiyetine gelince...
Aslında geçmiş öykülerin ve örneklerin hepsi Fenerbahçe’nin aleyhineydi Akhisar maçından önce... Hatta kâbus gibi!
Mesela yüksek eforlu Feyenoord galibiyeti ardından sert bir takım olan Osmanlıspor’dan ancak 1 puan almıştı ki, yüksek eforlu Manchester galibiyeti sonrası oynadığı Akhisar da sert ve hızlı bir takımdı Fenerbahçe’nin...
Bu kadarla kalmıyordu... Fenerbahçe, Başakşehir’den 5 yiyen Alanya’ya bir hafta sonra puan kaptırmış, Akhisar da geçen hafta Başakşehir’den 5 yemişti...
Fenerbahçe aynı sularda ikinci kez yıkanmadı... Aklını kullandı.
Önce tempoyu kısık tuttu Mahchester maçını unutmayarak. Sabırlı davrandı. Gole kadar pozisyon üretemese de Akhisar’a da pozisyon vermedi. İlk 45 dakikada biri penaltı olan ve Rodallega tarafından dağlara taşlara vurulan, diğeri son dakikada kornerden iki pozisyonu var Akhisar’ın.
Fenerbahçe’nin az pozisyonlu oyununa sebep ise rakibiydi... Son derece yakın oynuyorlardı Fenerbahçelilere bir kere. Göbekten gedik bırakmıyorlardı. Geriye Volkan ve Lens’in kanat katkıları kalıyordu ama Fenerbahçe’nin en önemli silahı Lens’i Akhisar solbeki Ömer kelepçelemişti adeta. Volkan, Hasan Ali’nin de katkısıyla sol kanadını biraz çalıştırabildi Fenerbahçe’nin ki, Aatıf’ın işin kolayına kaçıp iki rakip karşısında düşeceğine ayakta kalıp topa sahip olması ve şık asistini Van Persie’ye ulaştırmasıyla gelen gol de sol çıkışlı.
İlk yarının sonlarına doğru Akhisar daha üstün gözüktüyse, bunun sebebi 37. dakikada sakatlanan Van Persie’nin yerine ısınmadan giren Emenike’dir... Çünkü o sırada Fenerbahçe, Emenike’nin beklediği uzun toplarla oynamıyordu ve ilerde pas yapabilen Van Persie de eksilmişti. Aynı Emenike ikinci yarıda oynayan oynatan, takımı ileri taşıyan, kendiliğinden fırsat yaratan hale geldi; o başka.
İkinci yarı Advocaat sarı kartlı Volkan’ın yerine Alper’i aldı. Volkan kötü oynamıyordu ama Alper’in içeri giren uzun oynayabilen tarzı Fenerbahçe’yi hem hızlandırdı hem rahatlattı. Hemen ardından Alper’le başlayan, artık maça ısınmış olan Emenike’nin egoistliği bir kenara bırakmasıyla devam eden, Aatıf’a boş kaleye yollamak kalan muhteşem kontratak geldi ve ikinci golle Fenerbahçe rahatladı.
Sezon başında Advocaat’ın “ister atın ister satın” dediği Aatıf artık Fenerbahçe’nin kurtarıcısı... Yani bilmeden konuşmamak lazım.
Üçüncü gol ilginç tabi... Sanki geçen hafta beş yiyen Akhisar kalecisi Fatih 2-0’ı az buldu, Emenike’nin şutunu önce durdu, kalenin önünde yakaladı ve içeri attı!.. Tolunay Kafkas’ın moralsiz Fatih’te ısrar etmesinin sonuçları.
Fenerbahçe, Akhisar karşısında puan, özgüven ve daha pek çok şey kazandı. Yitirdiği tek önemli şey Mehmet Topal... Sarı kart cezalısı ve Galatasaray maçında yok. Oysa ilk başta ona ihtiyaç vardı ezeli rekabette.