Peşi sıra Abdülkadir Ömür, Yusuf Sarı ve Ekuban sakatlandı. Tamam, üç önemli oyuncunun yokluğu Trabzonspor için dezavantaj görünüyordu. Lakin bu geniş kadro neden kuruldu? Üç kulvarda birden yarışmacı olacak takım için. İyi de, onların yerine görev yapanların da hazır olması gerekmiyor mu? Teknik direktörün görevi herkesi her an oynayacak biçimde motive etmek değil mi?
Skor bir yana, dünkü kötü futbolun sorumluluğunu kimseye yıkmak gibi bir niyetim yok. Trabzonspor, birkaç isim hariç takım olarak iyi değildi.
Gençlerbirliği’ni küçümsemiyorum, ligde puanı olmayan bir rakip karşısında işi baştan sıkı tutmazsanız her türlü sıkıntıyı yaşamak zorunda kalırsınız. Sezon başından beri dilimizde tüy bitti. Trabzonspor’un yumuşak karnı orta sahası. Bu bölgede Sosa ve Obi Mikel’i yan yana oynatmak fikri, görüldü ki hata. Mikel adam kovalamayan, savunması olmayan bir oyuncu. Üstelik kontenjan senatörü gibi dolaşıyor sahada! Gününde olmayan Abdülkadir Parmak’ı da ekleyin, Gençlerbirliği bu bölgede cirit atmaya başladı. Nitekim rakibin zaafını gördükten sonra başkent ekibi inisiyatifi eline aldı. Bir dakika içinde Sio’nun iki net pozisyona girmesi normal sayılabilir mi? Ya Uğurcan olmasaydı? Geliyorum diyen eşitlik sayısında yine Sio’nun asisti ve Stancu’nun bitirici vuruşu vardı. Aslına bakarsanız, başkent ekibi bu kadar berbat savunmasına rağmen hayalinde bile göremeyeceği skoru bulabilirdi ilk yarıda.
Gençlerbirliği’nin geri dörtlüsündeki her oyuncu saatli bomba gibi. Nitekim Ahmet Oğuz’un yaptırdığı basit penaltı olmasa, Trabzonspor’un kendine gelecek hali yoktu inanın. Sörloth’un golünün ardından, takımı ve tribünleri ateşleyecek bir hamle daha gerekiyordu. Karaman 70. dakikada taraftarın dört gözle beklediği Sturridge’yi sahaya sürdüğünde bir sihirli değneyin skor tabelasını değiştireceğini sanan çoktu.
Yanılmadılar! Tabela değişti ama Gençlerbirliği lehine. Eşitlik sayısının geleceği o kadar belli idi ki, sen bu kadar geriye yaslanır, rakibin top yapmasına şans tanırsan, elbette girdiği pozisyonlardan birini değerlendirecek birileri çıkar. Öyle de oldu. 84’te fırsatı geri çevirmeyen Sessegnon, Akyazı’yı ölüm sessizliğine gömdü.
Yenersin, yenilirsin. Ama sezon başından bu yana Trabzonspor’u yere göğe sığdıramayanların aksine, özellikle son dönemlerde bu takımın iyi oynamadığını, ciddi bir düşüş yaşadığını savunuyorum. Kadro geniş gibi görünse de, yetersiz.
Dost acı söyler... Hafta içinde Avrupa Ligi’nde Getafe sınavı var. Şakaya gelmez. Bu görüntüsüyle Trabzonspor’dan umutlu olmak için Ünal hocanın bazı takıntılarından vazgeçmesi ve sahada her şeyini verecek bir oyuncu topluluğunu tercih etmesi şart..