Öncelikle şunu belirteyim; Fenerbahçe kongresine 24 saat kala futbol gündemine damgasını vuran Aziz Yıldırım, her ne kadar “bir daha aday olmayacağım” dese de üç yıl önceki yenilginin rövanşını mutlaka almak isteyecektir.
Basın toplantısında kullandığı dil ve üslup camiayı ikiye böldü. Yıldırım’ı eleştirenler de oldu, Ali Koç’un başarısızlığı üzerinden yaptığı eleştirileri destekleyenler de...
Eski başkan doğaçlama konuştuğu bölümlerde niyetini de belli etti aslında. Hani derler ya “baklayı ağızından çıkardı” diye. Evet çıkardı. Zaman zaman tehditkar sözlerle, bazen de açık biçimde Ali Koç’a olan öfkesini ve kızgınlığını dile getirdi.
“Ayağını denk al, buradayım ve Demokles’in kılıcı gibi başının üzerinde duracağım” mesajını verdi.
Daha açıkçası; “üzerime gelmeyin, sizi o yönetimden indiririm” dedi.
Peki neden üç yıl susup kongre arefesinde patladı Aziz Yıldırım? Koç ve yöneticilerinin onun dönemine dair suçlamaları karşısında niçin bugünü bekledi?
Çok net söyleyeyim; Fenerbahçe bu sezon da şampiyonluğa ulaşamaz ise camianın kendisini tekrar göreve davet edeceğinden emin Yıldırım.
İddia ediyorum, öngörüm gerçekleşirse seneye bu zamanlarda Aziz Yıldırım tek başına gireceği olağanüstü genel kurulda Fenerbahçe’ye ikinci kez başkan seçilir.
Başkanlığı düşünmeyen bir insan “Fazla kızdırmayın, beni yeniden soyundurmayın. Seni bu seyirci ile göndereceğim. Bundan sonra sahnedeyim” cümlelerini niye kurar ki?
Sahalara geri döner mi?
Yıldırım’ın görev süresinin son on yılında en az iki kez “aday olmayacağım” deyip, “camia istedi, zorladı” gerekçesiyle devam ettiği hafızalarımızda.
Bir de “Ben Fenerbahçe’nin kendisiyim” ifadesi var. Tezimi kuvvetlendiren en önemli kanıt bu. Bir ego patlaması.
Yıldırım ayrı kaldığı dönemde çok bilenmiş, çok dolmuş. Haklı olduğu konular yok mu? Fenerbahçe kulübüne sıfırdan kazandırdığı o kadar yatırım ve tesisin yok sayılmasına içerlemesi normal. Şike sürecinde yaşadıklarıyla ilgili sitemlerinde de haklı olabilir.
Lakin büyük kulüplerde şampiyonluğun dışındaki her derece başarısızlıktır. Yıldırım, başkan Koç’un üç yıllık dönemini eleştirirken, kendi görev süresinin son dört yılında Fenerbahçe’nin şampiyon olamadığı gerçeğini de unutmamalı. Ali Koç’un o tarihi kongreyi kazanmasının asıl gerekçesi bu değil mi?
Hesaplaşmaların böyle ulu orta yapılmasının tek nedeni olabilir; camiaları değişime hazırlamak ve “ben hâlâ buradayım” demek. Aziz Yıldırım’ın basın toplantısından çıkarımım bu.
Ali Koç’un işi gerçekten zor. İtiraf ettiği hatalarından arınması için bir sezon yeter mi? Bence bu sezon son şansı. Her şeye sıfırdan başlamak için çok geç. Para yok, planlama yok, kadro yapılanması yok, henüz teknik direktör yok. Beklentileri karşılamak için ne kadar enerjisi var bilemem ama gerçek şu; sahalara dönmek için kramponlarının vidalarını parlatan bir Aziz Yıldırım tehlikesi var önünde!..
TFF daha ne yapsın size?
Türk futbolu batmış, yapı çökmek üzere. Badana boya ve sıva ile gerçekleri gizleme çabası boş.
Ne kadar devam edebilirsiniz ki bu sakat binada oturmaya?
Ama olsun. Futbol Federasyonu UEFA’dan gelmesi olası yaptırımları da göze alarak kulüpleri rahatlatmaya devam ediyor.
Artık alıştık futbolun talimatlar üzerinden oynanmasına. Açın bakın TFF sitesine; ayda bir “falanca talimatta değişiklik yapılmıştır” haberleri okursunuz.
TFF yeni sezon öncesi önce kulüplerin harcama limitlerini yeniden düzenledi. Biraz olsun nefes almalarını sağladı. İki gün önce de “Profesyonel futbolcuların statüsü ve transferi” talimatına hayati bir dokunuş yaptı. Transferlerin tescili için kulüplerin ibraz etmesi gereken SGK ve vergi dairelerine vadesi geçmiş borçlarının bulunmadığına dair yazının bu sezon istenmeyeceğini duyurdu.
Ne demek bu? Yüz milyonlarca liralık bir borç kaleminin devre dışı bıkılması ve kulüplerin tescil tehdidinden kurtulması demek.
Bazıları da çıkmış “Bu federasyon kulüplerin federasyonu” değil diyor.
El insaf TFF daha ne yapsın size?
Ama neye yarar? Günü kurtarmak adına gösterilen çabalar beyhude. Bu sezon SGK ve vergi borçlarını ödemeyenler, bir sonraki sezon daha beter bir mali tablo ile karşılaşacaklar.
O zaman ne olacak? Ülke seçim sürecine girecek ya? Kulüplere yeni tavizler, yapılandırmalar, ötelemeler... Yıllardır izlediğimiz aynı film yani...
Bu kafayla bataktan zor kurtulur Türk futbolu.
Korkuyorum!
Rusya’da Delta varyantına bağlı covid vakaları yüzde 90’lara ulaşmış. Biz de uçak seferleri başladı, turist geliyor diye seviniyoruz. Açıkçası, korkuyorum.
Sergen hocaya imzayı kim attırdı?
Beşiktaş’da Sergen Yalçın krizi uzun sürmedi.
İkisi de sevdalı idi, azıcık naz yaptılar, anlaşıp sözleşme imzaladılar.
Her şey bu kadar basit mi? Bence değil.
Futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen’in gece yarısı attığı tivitler Beşiktaş başkanını telaşlandırmış olabilir mi?
Sergen Yalçın ile konuştuğunu ve dönülmez bir yola girdiğini iddia eden Dilmen’e inanmamak mümkün mü? Niye yazsın bunları, başkan Ahmet Nur Çebi’yi uyarmak ve elini çabuk tutmasını sağlamak için mi? Sergen hocayı çok sevdiği ve üzülmemesini sağlamak için mi?
Sebebi her ne ise... Aynı günün devamında iki tarafın biraraya gelip anlaşma sağlandığını açıklaması, Beşiktaş taraftarının gönlüne su serpmiştir elbette.
Ne demişti Dilmen; “Umarım yanılıyorumdur...” Evet yanıldı ama, isteyerek veya bilmeyerek sürecin hızlanmasına katkı sağladı.
İki sorum var; biri Yalçın’a... Dilmen ile paylaştıklarının bir mesaj olarak gündeme geleceğini biliyor mu idi? Sıkıntı varsa ki vardı, bunları başkan ile doğrudan konuşması daha doğru olmaz mı idi?
İkincisi başkan Çebi’ye; aile içinde sorun yaşanabilir. Eğer Sergen hoca ile Beşiktaş’ı etle-tırnak olarak görüyorsanız, niçin olayın bu denli dallanıp budaklanmasına izin verdiniz?.. Madem mali konularda fedakarlık yapacaktınız, neden bir tivit üzerine harekete geçtiniz?
Taraftarın sosyal medyadan sesini yükseltmesine kimse karşı çıkmaz. Ama sosyal medya, bir kulüp ile teknik direktörünün iletişim ve etkileşim yeri olamaz.
Neyse; “onlar ermiş muradına” diyelim ve bu imzadan herkesin çıkaracağı dersler olduğunun altını çizelim.