Futbol Federasyonu’nun, başta Merkez Hakem Kurulu olmak üzere, Tahkim, Disiplin, Uyuşmazlık ile Etik Kurullarını Beylerbeyi yerleşkesine taşımasının doğru bir karar olduğunu düşünüyorum.
Söz konusu kurullar futbolun can damarları. Sağlıklı bir ortamda çalışmaları, her türlü polemikten uzak kalmaları gerek.
Geçmişte pek çok nahoş olay yaşandı. Federasyon basan kulüp başkanları, kurulları etkilemek için her yolu deneyen, hukuku kendi lehlerine işletmek isteyen yöneticiler gördük.
Federasyon Başkanı Hüsnü Güreli’nin Beylerbeyi tesislerinin açılışında verdiği “Buraya TFF yöneticileri ve çalışanları dahi giremeyecek” mesajının ne kadar doğru algılandığını ve gereğinin nasıl yerine getirileceğini yaşayarak göreceğiz.
Yargı kurulları bağımsızdır, öyle çalışmalıdır. Her türlü dedikodudan arınmaları, kararların objektifliği açısından önemlidir.
Merkez Hakem Kurulu da öyle. Kendilerini kulüp başkanları ve idarecilerinden izole etmeleri şarttı. Futbolun diğer paydaşlarından uzak durmaları uygulamada da sürmeli.
Aman dikkat!
Lakin şunu unutmayalım; teknoloji çağındayız. Kendini frenleyemeyip soluğu federasyonda alan ve sadece hitap ettikleri camialara hoş görünmek adına şov peşinde koşan kulüp yöneticileri ile diğer iletişim yolları da kapalı tutulmalı. Aksi takdirde, gözden ırak, daha tehlikeli ilişkilerin gelişmesi kaçınılmaz olur.
İşte bu yüzden sadece mekan değil, zihniyet de değişmeli diyorum.
Daha ilk günden Galatasaray ve Başakşehir kulüp başkanlarının MHK’yi “ziyaret” etmesinin, geçen hafta yaşanan hakem tartışmalarından uzak, masum diyaloglar olduğunu düşünmek saflıktır.
Bugünlere gelinmesine izin veren veya çanak tutanlar öyle riskli yol açtılar ki, ne kadar inkar etseniz de alışkanlıklardan vazgeçmek ve inandırıcı olmak kolay değil.
Ben bir adım daha ileriye gideyim. Bir kulüp başkanı, istediği vakit herhangi bir hakemi arayabilir mi? Aramamalı değil mi?
Ama ulaşmak istediği kişi bir telefon uzaklığında ise kimse engelleyemez. İşin vahim tarafı - genelleme yapmıyorum - A veya B kulüp başkanının telefonunun bir hakemin rehberinde bulunması normal midir? O numara ne için gereklidir? Ne konuşulur, bayram kutlaması mı, kandil tebriği mi?..
Beyler, kimse kimseyi kandırmasın. Hakemi güçlü kılacak, ayakta tutacak, haklı kılacak yöntemler, kulüp yöneticilerine yakın olmak ya da şirin görünmek değildir.
Merkez Hakem Kurulları da benzer ilişkilerden etkilenerek hakemini harcamak, ateşe atmak basiretsizliğini gösteremez.
Sabri Çelik ve ekibinin hassasiyetini biliyorum. Beylerbeyi’nde sağlanmaya çalışılan huzur ortamının, TFF, MHK ve tüm kurulları rahatlatmasını diliyorum.
Ağaoğlu gençleri kurtardı!
Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu ile Burak-Onur krizinin yaşandığı süreci konuşurken çok ilginç bir itirafta bulunmuştu.
“Biz bu kararı alırken çok şeye göğüs germek zorunda olduğumuzu biliyorduk. Ama yapmalıydık. Burak ve Onur’un dışında 4 oyuncu daha vardı operasyon kapsamında. Genç çocuklar bunlar. Hocamız Ünal Karaman da biliyor. Lakin; onları kaybetmeyi değil, takıma ve Türk futboluna kazandırmayı tercih ettik.”
İsimler üzerinden gitmeyeceğim. Vizyon sahibi olmak, geleceği planlamak, doğru ile yanlışı ayırmak böyle bir şey işte.
Ağaoğlu ile Ünal hocayı bir kez daha takdir ediyor ve kutluyorum.
Bu bakış açısı olmasa, bugün Trabzonspor forması ile tüm futbolseverlerin sempatisini kazanan gençler, “Burak- Onur” kumpasının kurbanı olarak çok farklı yerlerde bulunacaklardı belki de!..
Her hakem “VAR” olamaz!
Sezon bittiğinde en çok konuşulacak konu, Video Asistan Hakemliği ve hakemler olacaktır kuşkusuz.
Uygulamanın ilk senesinde pek çok hata ve aksaklık yaşandı.
Olumlu tarafından bakarsak; bazen kafa göz yarsalar da, Merkez Hakem Kurulu ve hakemler deneyim kazandı.
Teknolojiden vazgeçemeyeceğimize göre, kabul edelim, VAR futbolun en önemli unsurlarından biri artık.
Peki VAR’ı kullanan hakemler? Biliyoruz ki bazı isimler hâlâ sisteme ayak uydurabilmiş değil.
Bir defa şunun altını çizelim; VAR’da görev yapmak sahada düdük çalmaktan çok daha zor.
İki saat boyunca maçın her anına konsantre olmak ve doğruyu tespit etmek, ciddi bir dikkat gerektiriyor.
Sahadaki hakem hata yapabilir, ama odadakilerin böyle bir lüksü yok.
Bir; VAR’daki hakemler masaya günlük sorunlarından arınmış halde oturacak.
İki; VAR hakemi pratik zekalı, kavrama yeteneği yüksek, algısı açık, hızlı karar verme özelliğine sahip olacak.
Üç; VAR hakemliğini “hava kontrolörlüğüne” benzetiyorum. İşine odaklanmaz ve hata yaparsan, uçakları çarpıştırır ve faciaya yol açarsın.
Geçiş sürecinde bunu yapanlar olmadı mı? Oldu.
Ekrandan gördüğü hakkında doğru karar veremeyen hakem, sahada ne yapar, varın siz düşünün!
Bu nedenle, her hakem VAR hakemi olamaz iddiasındayım!
Yanal’ın kader maçları
Büyük bir istek ve coşku ile Fenerbahçe’nin başına getirilen Ersun Yanal, kredisini tüketmiş görünüyor.
Taraftar hocaya aynı hoşgörü ile bakmıyor artık. Çünkü, onları heyecanlandıran söylemlerin tümü boş çıktı. Laf karın doyurmuyor.
Hele geçen haftaki derbiden sonraki, “Belki de Galatasaray’ı şampiyonluktan ettik” sözleri var ya! Camia çıldırmakta haklı!
Başkan Ali Koç’un da hayal kırıklığı yaşadığını ve pişmanlıkları olduğunu tahmin ediyorum.
Şu çok net; Yanal’ın Fenerbahçe’deki kaderini iki maç belirleyecek. Yarın Alanyaspor deplasmanı ve ardından Trabzonspor mücadelesi.
Ersun hoca iki maçta 6 puanı cebine koyamazsa, sportif direktör Damien Comolli - ki o da sezon sonunda görevde kalırsa- erken mesai yapacak demektir.
İlk gün “Siz benim her şeyimsiniz büyük Fenerbahçe taraftarı” sözlerini eleştirdiğim için Yanal alınmıştı.
Yukarıda yazdığım olumsuz senaryo gerçekleşirse şundan eminim; Yanal bu ülkedeki 4 büyük kulübün önünden bile geçemez!