Video Asistan Hakemliği futbolumuza girdikten sonra bilgisi olmayanlara veya ilgisi bulunmayanlara çok malzeme çıktı.
Alâkasız pozisyonlarda “VAR niye müdahale etmedi” ya da, “Hakem niçin VAR’a gitmedi” yorumları hem kafa karıştırmaya devam ediyor, hem de tartışmaların düzeyini düşürüyor.
Merkez Hakem Kurulu ve VAR koordinatörü Barış Şimşek, futbolun paydaşlarını Video Asistan Hakemliği hakkında bilgilendirmek adına ciddi çaba harcıyor.
Sanırım ligin devre arasında geniş kapsamlı bir davet ile VAR “aydınlatması” planlanıyor. Ben de bunun zorunluluk olduğunu düşünüyorum.
Televizyonlarda hakem konuşan, gazetelerde “hakem uzmanlığı” yapan, medyada futbol yazanlar için önemli bir fırsat olacak bu.
Video Asistan Hakemliği konusunda sıkıntılar yaşandığı inkâr edilemez. Sistemin oturması, doğru anlaşılması ve uygulanması için profesyonel bir kadro şart.
MHK Başkanı Zekeriya Alp ve ekibi VAR görevlendirmelerinde bu ekibin provasını yapıyor.
Bir defa şu net; her hakem Video Asistan Hakemi olamaz. Laf olsun diye de o odaya sokulmaz. Olumsuz sonuçlarını geçen sezondan bu yana görüyoruz.
Aldıkları eğitimi inkâr eden, seminerlerde verilen talimatları hiçe sayanlar ile bu kadar büyük bir yatırım heba edilemez.
Pratik zeka, gördüğünü doğru yorumlamak, hızlı karar vermek ve saha içi ile uyumlu olmak önemli.
VAR’ın başına geçip ne hatalar yapan deneyimli (!) hakemler biliyoruz.
Artık çoğunlukla VAR’da görev yapacak, zaman zaman düdük çalarak futbolun içinde kalacak uzman bir ekip oluşturulacak.
Sanırım devre arasına kadar isimler netleşir. Bu doğrultuda 20-25 kişilik hakem ve yardımcı hakem grubu söz konusu.
Doğru hedef gençler
Süper Lig buz dağının görünen yüzü. Onunla yatıp kalkıyoruz. Her hafta saatlerce hakem konuşuyoruz. Hani olmaz ya, çıkarın hakemleri futbolun içinden, televizyon programlarının çoğu yayın süresini yarıya düşürür.
Neden? Futbolcuyu, teknik direktörü ya da yöneticileri bu kadar acımasızca eleştirmek mümkün değil de ondan. Ayrıca hakemi günah keçisi yapmak en kolay reyting yöntemi. Onlar da maşallah her türlü malzemeyi veriyor. Merkez Hakem Kurulu’nun hakemlerin genel performansından memnun olmadığını biliyorum.
Yapılması gereken; mevcut kadroyu cesaretli, hakemliği sırf para değil, idealleri için kovalayan yetenekli gençlerle takviye etmek.
Bu konuda çok ciddi çalışmalar gündemde. Alt liglerde onlarca hakem maçlarına giderek izleniyor, raporları MHK’ye iletiliyor, bir üst kategoride görev verilip gelişimi titizlikle takip ediliyor.
İşin bu tarafı medyayı pek ilgilendirmez ama, Zekeriya Alp’in bir önceki döneminde yarıda bırakmak zorunda kaldığı bu projenin ürünlerini almak istediği net.
Hakemliğin altyapısını sağlam tutmak, futbolculardan çok daha önemli, zahmetli ve zaman gerektiren bir mücadele.
Geride iz bırakmak ise, hepsinden değerli. Umarım planladıkları ve düşündükleri gibi olur.
Sturridge sezona damga vurmalı
Daniel Sturridge, Trabzonspor için önemli bir oyuncu. Kalitesi tartışılmaz. Premier ligdeki öyküsü belli.
Ve ilk kez İngiltere dışında bir ülkede forma giyiyor. Uyum süreci ve alışkanlıklar, performansını etkiliyor mutlaka. Henüz istenilen seviyede olmadığını onu tanıyan herkes biliyor.
Ama bu, eleştirilmeyeceği anlamına gelmiyor. Sturridge, Trabzonspor’dan ciddi para kazanıyor. Bonusları ile birlikte yıllık 5 milyon euro az değil. İnsanlar da karşılığını bekliyor. Daha çok çaba göstermesini, takım arkadaşlarına adapte olmasını talep ediyor. Haa, mutsuz isen gideceksin.
Ünal Karaman’ın da düşüncesi bu yönde. Böyle bir silahınız varken kim kullanmak istemez? Trabzonspor’a yılda bir-kaç maç kazandıracak değil, sezona damga vuracak bir Sturridge izlemek istiyor taraftar.
Önümüzde bir Sosa örneği duruyor. Kusura bakmayın da, Arjantinli kaptanın 34 yaşında yaptığı işleri görünce, diğerlerinin de maaşlarının karşılığını vermeleri gerekiyor!
Protokole değil, bayrağa saygı!
Ünal Karaman’ın Trabzonspor teknik direktörü olduktan sonra başlattığı sıra dışı uygulamalarından biri de, maç öncesi ulusal marş söylenirken futbolcularının bayrağa dönmeleri olmuştu.
Kimileri yadırgadı, bu ne dedi. Kimin umurunda?
Trabzonspor dışındakilerin yıllardır süre gelen alışkanlıkları devam ediyor.
İyi de, ne demek protokole karşı esas duruşta Ulusal marş okumak? Saygı o tribünde oturanlara değil, bayrağa gösterilir.
Asker, polis, jandarma ne yapıyor? Stadın neresinde Türk bayrağı varsa, dönüp selam duruyor.
Hangi takım ne yapar bilemem. Ama Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir’e naçizane önerim, artık hakemler de doğrusunu yapsınlar, örnek olsunlar.
Ve Şenol Güneş hocam. Milli maçlarda da bu tabloyu görmek istiyorum ben!..
Küçük balık kalmadı!
Daha ligin 10. haftasındayız. Sezon başı kadro planlamasını doğru yapmayan pek çok kulüp var.
Dolayısıyla devre arası transferde yine bir dolu para harcanacak.
Kulüp ismi önemli değil. Kim istediği yerde değilse, o üzerine alınsın.
Habere göre A kulüp, falanca kulübün üç değerli oyuncusunu takibe almış. Bu futbolcular da öyle böyle değil, üst düzey, kendini kanıtlamış. Milli takıma yükselmiş. Elbette her teknik adam kadrosunda görmek ister. Lakin o kulübün zirve hedefi varsa, geçen sezon şampiyonluğu kıl payı kaçırdı ise, niçin takasa girsin, ya da kelepir fiyata satsın oyuncularını?
Artı, talep eden kulübün ekonomik tabloları da ortada. Bedava alamayacağına göre, hangi bütçeyi kullanacak?
Zaman zaman bu tarz transfer söylentileri çıkar. Belki taraftarın da hoşuna gider. Ama o kadar.
Türk futbolunda kulüplerin maddi açıdan ne kadar sıkıntıda olduğu malum. Eskisi gibi hovardalık yapma şansları hiç yok.
Büyük balık küçük balığı yer mantığı işlemiyor artık. Hepsi aynı suda yüzüyor ve güçleri denk.
Yani, herkes yerini ve haddini bilecek, kimseyi küçümsemeyecek.