Trabzonspor gibi büyük bir camia her daim zirve mücadelesinin içinde olmalı. Başkanı, yönetimi, teknik direktörü ve her türlü olumsuzluğa karşın bu oyuncu kadrosu ile ekstra işler yapıyor çünkü.
Ünal Karaman’ın hakkını vermek gerek. İki sezondur en zor koşullarda şikayet etmeden, kimseyi suçlamadan, oyuncularına güvenerek yoluna devam ediyor. Hakemlerle uğraşmıyor, sakatlıkları dert etmiyor, bahane üretmiyor, gençlere inanıyor. Bu sağlam duruşu takıma da yansıyor ve 2010-11 sezonundan beri ilk kez böylesine karakterli bir oyuncu topluluğu izletiyor taraftara. Net söylüyorum, uzun zamandır keyif alıyorum onları izlerken.
Dün başkent deplasmanında yine rotasyona gitmek zorunda kaldı Ünal hoca. Ama artık alıştık. Oyuncular da öyle. Kim, ne zaman forma alacağını bilemese de şans bulan hakkını vermeye çalışıyor.
Ankaragücü karşısında erken gelen gol elbette avantaj oldu. Hele ilk yarının son dakikasında rakibin on kişi kalması çok rahatlattı bordo-mavili ekibi. Faty’nin sorumsuzluğu affedilir cinsten değildi. Sonrası çorap söküğü gibi geldi.
Sadece bu maçın özelinde değil, sezon başından beri Sörloth’un Trabzonspor’a büyük katkı sağladığını kimse inkar edemez. Hem de mütevazı paralarla. Yalnız o mu? Takımın yarısı Süper Lig ortalamasının altında maaş alıyor.
Tam da bu noktada insanın aklına Sturridge geliyor. Transferini yanlış bulmuş ve defalarca eleştirmiştim, takım içi dengeleri bozar diye. Obi Mikel konusundaki şüphelerim ise devam ediyor. Sayın başkan Ahmet Ağaoğlu; taraftar istiyor diye yıldız futbolcu alma mantığı, çoğu kez böyle iş kazalarına da yol açabiliyor! O kadar doğru hamlenin yanında bu konuda yanlış yaptınız, kabul edin ve dertten kurtulmanın yolunu bulun. Bazı fantaziler takım bütünlüğünü bozar, huzuru kaçırır.
Maça dönersek. Trabzonspor’un yedek kulübesine bakın. İkisi dışında gencecik çocuklardan oluşuyordu. Ünal Karaman galibiyeti garantiye aldıktan sonra, kurallar çerçevesinde üçünü de kullanmayı tercih etti.
Fazlasını yapardı eminim. Onları yüreklendirdi, hep hazır olun mesajını verdi. Biraz da gelecek haftaki Galatasaray maçını düşündü elbette.
İkinci yarıda farkı yakaladıktan sonra Trabzonspor’un oyunu rölantiye alması yadırganmamalı. Eksik rakip karşısında kalesinde pozisyon vermesi de hâkeza. Bu kadar yoğun maç trafiğinde önlem almak, psikolojik bir refleks. Normal karşılanmalı. Sonuçtan çok, Trabzonspor’un yakaladığı istikrar ve hep takipçi olması önemli. Liderlik sezon sonuna.
Bir Ankaralı olarak Ankaragücü’nün durumuna üzülmemem mümkün değil. Böylesine muhteşem bir taraftar üzülmeyi hak etmiyor. Yıllardır büyük sıkıntılarla uğraşan ve gerçek sorumluları köşelerine çekilen asırlık kulübü zor günler bekliyor.
Son olarak Ünal hocanın önderliğini yaptığı “bayrağa saygı” duruşu var ya! Ankaragücülü futbolcuları ve bu fikri veren teknik direktör Mustafa Kaplan’ı kutluyorum.
Süper Lig’de Trabzonspor’dan sonra protokole değil, ay-yıldıza dönmek alkışlanacak bir tavırdı. Darısı hakemlerin başına!