Sakatlıklar, kadro dışılar ve transfer yasağı olmasa idi, Trabzonspor bu kadar genç oyuncuyu Türk futboluna kazandırabilir miydi?
Hayal bile edilemezdi. Hem başkan Ahmet Ağaoğlu’nun hem teknik direktör Ünal Karaman’ın şansı bu. Ama mütevazı olmasınlar güç koşullarda büyük işler başarıyorlar.
Sıkıntılar bereket getirdi Karadeniz ekibine. Havasından, suyundan, denizinden, doğasından mı bilinmez ama, bir futbolcu fabrikasıdır Trabzon kenti. Bereketli toprağından yetenek fışkırıyor. Yeter ki şans bulsunlar.
İki sezondur gündeme gelen isimlere bakın. Yusuf Yazıcı ile başlayan fırtına, Abdülkadir Ömür, Abdülkadir Parmak, Uğurcan, Hüseyin Türkmen, Arda, Batuhan ve Murat Cem ile devam etti. Onları örnek alan ve heyecanla şans bekleyen sayısız altyapı oyuncusu var.
Trabzonspor’daki bu zorunlu yapılanma özellikle bu sezon dikkat çekmeye başladı. Tabii futbol yorumcularının da radarına girdi. Her hafta bordo-mavili forma ile performans gösteren bir oyuncu konuşuluyor. Ve iş dönüp dolaşıyor “sistem” tartışmasına geliyor.
Beyler, hiç kendinizi yormayın. Siz yıllarca İstanbul hegemonyasının ithal hikayelerine övgüler düzerken, yabancı sayısını serbest bırakan ve altyapıların çöküşünü görmezden gelenlerle aynı safta idiniz.
Doğru model size uymaz!
Bugün Türk futbolunun geleceğinin Trabzonspor modeli olabileceği tezi doğrudur. Ancak o model bir yılda ortaya çıkmadı. Lejyonerlerin ligimizi kasıp kavurduğu dönemlerde Trabzonspor, altyapıda her yaş kategorisinde onlarca, yüzlerce filizi toprakla buluşturuyordu. Bugün hasat topluyor. Görünmez kahramanlar ise, onları büyük bir özveri ve emekle yetiştiren antrenörleri... Öyle bir gençlik aşısı yaptılar ki, tutmaması mümkün değildi.
Bir dönemler Beşiktaş örnek gösterilirdi. Sonra ne oldu? Orada yetişmesi gerekenlerle Sergen Yalçın arasındaki fark 30 yıl açıldı.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ı konuşmuyorum bile. Hazır yemeği severler. Mutfağa girmek zül gelir onlara. Dolayısıyla üreten değil, sürekli tüketen düzenin esiri olmaları çok normal. Gerekçeleri de pek tanıdık; “Taraftar böyle istiyor. Kimsenin sabrı yok.”
Yesinler iki dönem transfer yasağı! Belki akılları başlarına gelir.
Yarışmacı kimliği taşımak bu ise; bir Ajax, bir Porto evrensel futbolun hangi boyutunda yaşıyorlar bakmak lazım.
Karşılığını alacak
Gençlere güvenmek, onlara forma vermek, ısrar etmek ve desteklemek konusunda en büyük görev teknik direktörlerindir. Ülkemizde bu anlamda katkı sağlayan pek çok hoca var. Ne yazık ki hemen hepsi şampiyonluk hedeflerinin ötesindeki takımlarda uğraş veriyorlar. Keşfettikleri oyuncular gündeme gelemiyor.
Trabzonspor, koşulların da dayatmasıyla bir devrim gerçekleştiriyor. Birkaç yıl içinde ekonomik karşılığını alacağı kuşkusuz. Onlar bu kulübün paha biçilmez pırlantaları...
Lakin şu da bir gerçek; kimse Trabzonspor’un geçtiği zorlu süreci yaşayacak tahammüle sahip değil.
Birkaç tanesi hariç, batma noktasına gelen kulüpleri sorgularken, sahaya 11 yabancıyla çıkan takımlarla Trabzonspor’u aynı kefeye koyma hatasına düşmemek gerek!
Siz, Abdülkadir, Yusuf, Uğurcan, Hüseyin ve diğerlerini yetiştirecek, onları futbola kazandıracak altyapıya ve birikime sahip misiniz?
Alınıp, gücenmeyin sakın. Hepiniz toplansanız, bu kulvarda bir Trabzonspor etmezsiniz.
Defalarca yazdım, bu sezon ligin gönüllerdeki şampiyonu Trabzonspor’dur...
Sezona damga vuranlar; yürekleri, beyinleri tertemiz, genç yaşta hayata imza atabilen bu cesur çocuklardır.
Bu arada unutmayalım. Ne diyordu Altınordu felsefesi?
“İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu...”
Üçü de Trabzonspor ve Altınordu’ya çok yakışıyor değil mi?
Ligi hakemler koparmasın!
Sezonun en zor haftalarından biri oynanıyor. Şampiyonluk yarışı ve kümede kalma mücadelesini etkileyecek maçlar var. 1. ligde de öyle.
Merkez Hakem Kurulu işi sıkı tutmaya çalışmış. Süper Lig’de Beşiktaş- Başakşehirspor maçında Cüneyt Çakır düdük çaldı, Fenerbahçe- Galatasaray derbisini Ali Palabıyık yönetecek.
Bülent Yıldırım, Yaşar Kemal Uğurlu ve Halis Özkahya alt sıraları ilgilendiren maçlarda görevlendirildi.
Ağır topları sahaya süren MHK, 1. Lig’de de ciddiyeti elinden bırakmamış. Mete Kalkavan, Alper Ulusoy, Halil Umut Meler, Hüseyin Göçek, Arda Kardeşler, Volkan Bayarslan gibi Süper Lig hakemlerini bu kategoride değerlendirmiş.
İsim olarak baktığınızda kimsenin itirazı yok. Ancak MHK’nin kafası karışık galiba. Geçen hafta sahada ve VAR’ın başında yapılan bariz hatalara rağmen, bazı hakemlerde ısrar etmek, Yusuf Namoğlu’nun eleştirdiğimiz uygulamalarını anımsattı bana.
Aman ha, adalet terazisi bozulmaya görsün. Güven bunalımı yaşayan bir camiadan söz ediyoruz, yeniden toparlamak zor olur. Biliyorum, Sabri Çelik ve ekibi içlerinden şöyle geçiriyor: “Zirvede ve aşağıda bir an önce topmalar olsun da rahatlayalım.”
Haklı olabilirsiniz; ama ligi hakemler koparmasın sakın!